Ah eftelya
Taşımadığın hiçbir yükün darasını koyamazsın
bel büker yığın yığın acılar tuzu ıslak damlalar dökülürken şakağından dokunmadığın el’in kuruluğudur canını yakan aşka varoluşta şehvetin açık adresi olmasın hiçbir liman kirlenmesin maviliği ah eftelya… martılar neden hala çığlık çığlığa öksüzlüğe kanat çırpmakta , hala ağıtta neden bu kadar hırçın her dalga, kıranlarına dolu dizgin vuslatta neden yakamoz bir susun koynunda sabahlamakta. adı konmamış dualarım olmadı hiç, aminsiz varoluşun zerresiyim yok oluşuma yanma… ben geceleri giyindim en karasından yansıyan tüm ışıklar kırılgan bedenimde kuraklığım susak değil susaklığım arımda dirhem kessen kan akmaz şah damarımdan özümsedim tüm öksüzlerin öksüzlüğünü yüzsüzlüğünü ayırıp astarından giyindirdim tenime ah eftelya dizlerinde büyüt çocuk ruhumu üstümü ört efsunlu bakışlarınla bana masallar anlat hüznü mutluluğunda kaybolan birkaç pembe hayele sığdır kalan ömrümü ve saçlarından bir yol uzat cennetine benliğin adamışlığı prangalı buğulu gözlerine kabrimi derin kaz gamzelerine can bulsun can tebessümlerinde an gibi düş /sen diyorum yüreğe bırak elleri titresin varlığın an kalsan ömürlük gözlerini gün batımlarında unutan söndür bütün ışıkları eftelya ışıksız kalalım gizeminde gecenin bakma gör duyma işit ak ellerini uzat bana nutku tutulsun k/aralığın tut çile yumağından kördüğümleri çözelim sessizce kalalım öylece… can cezayir aydemir |
beğeni ile okudum Selamlar... Sevgiler...