Yolum Sana Çıkıyordu
Soğuk bir odanın içinde,
Yalnızlığıma rastladım. Ne kadar uzak duruyordum yüzüme, Ne kadar sessiz kalıyordum. Hiç konuşmadan, Rado da bir şarkı çalıyordu, Gecenin rahminden mutluluk doğurmaya çalışıyordum. Şarkı mutlu bir düşten sözediyordu, Ben geceden d/üşüyordum sana, Hiç dönüp bakmadan kirli yüzüme. Bir gün pişman olup dönersen eğer, Kapı arkadan kilitli bilesin. Ve paslı bir sürgü çektim hayallerime, Yedek anahtarın varsa, Kapımdan içeri kokun bile girmesin diye. Kimse bilemez seni nasıl sevdiğimi, Ve nasıl severek öldüğümü, Bazen ben bile kendime şaşırmıyor değilim. Sen odamın soğuk duvarı oluyordun, Sen sıvası dökülen odamın, Cephesi bana bakan duvarında, Baş köşede kocaman bir resmin asılı duruyordu. Ben sıvası dökülen odamın duvarına, Siyah bir yüz oluyordum. Kirli bir çocuk yüzü oluyordum. Sessiz sessiz ağladım. Hıçkıra hıçkıra, Boğuldum. Nefessiz kaldım. Kurşun gibi sustum. Ama seni kendimden, Kalbimden uzaklaştırmadım. Uzaklaştırsaydım eğer, Sen ölürdün. Ne çok öldüm içimden, Kimselerin görmediği, Ne çok sustum kendime, Kimselerin duymadığı, Ve ne çok yağmurlara yakalandım. Kimsenin ıslanmadığı. Ve hayat bize susmasını öğretti. Acılarımızı, özlemlerimizi, Yalnız içilen bir bardak çayı, Çift kişilik yastığa tek kişilik baş koymayı, Giden ölülerlerle yaşamasını, Ve hayat bize şükür etmesini öğretti. Soğuk bir odanın içinde, Yalnızlığıma rastladım. Ne kadar uzak duruyordum yüzüme, Ne kadar sessiz kalıyordum. Hiç konuşmadan, Seni düşünerek, Seni özleyerek, Yaşam haritası, Ölümü tarif ediyordu bana, Yolum sana çıkıyordu. İbrahim DALKILIÇ 27/04/2014 04:00 İzmir |