3
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1504
Okunma
kaç kez yanlış fotoğrafların kahrını çekecekti kalbim
haziran
esmer saçları vardı benim hikayemin
nefesini buğday tenli kelimelere üfledi
soğudu suskunluğum
bir vardım hecelerde, bir yok oldum
saçında rüzgarı taşıyan bir yalan sarıldı boynuma
inandım rüzgarına
alsın götürsün istedim beni burdan
değsin kokusu kokuma, uçalım sonsuzluğa
hazin
kendimde suç aramaya başlayan avuçlarımda
aklımı kaybettiğimi ima eden çizgilerime kanıp
hayat yolu denen tren raylarında ölesim geldi
akılllanmadım hiç
yirmi kere yirmiş beş aynayla yüzleştim
haziranlarca, her haziranda
bir hazin an’dı, sanki yüzümü kovaladı
ne hazin bir an’dı, hep kalemimi oyaladı
mürekkebi ölü kalemlerle, kefen beyazı kağıtlara dokundum
ceset kokulu şiirler ördüm yokluğunun saçlarından
ve gözlerinden kan damladı soğuk bir şiirin
sen, ne acımasız bir suçun vebaliydin
an
gerçek yüzün, yüzümün iç yüzünde
su yüzüne çıktığı anda
hüznüme ket vurma provalarım yerle bir oldu
ve yazmakla ağlamak arasında tek fark kaldı
hüznümün göz bebeği
sana ağlarken, hiç yazamadım
ama seni yazarken, çok ağladım
zamanlı fakat amansız bir vedaydı bu belki de
oyuncağı kırılmış bir çocuğun hüznünde buğulandı
kalp kırıklıklarım
fail-i tanıdık bir kayıbın gölgesinde
tek heceye ömrümü harcadı, suskun hoşçakalların
öyle ki, hiç bir uğultu sessizliğin kadar ağrıtmadı başımı
hayatının sükut felsefesini
gecenin dördü bile ayakta alkışladı
ve Yusuf’un güzelliğinde, Züleyha’nın aşkına er(i)di ellerim
ben artık sana şiir yazamam belki
ama sen yazmazsan
gücenirim...