Akasyalar Açtı, Sen Yoksun
Gümrah bir ırmak gibi,
Zaman çağlayıp akmakta. Yıldızlar şavkır, ateşböceği gibi; Tünemiş karanlıklardan, Altın rengi şafaklar sağmakta. Bir bir döndü yorgun şilepler, Güvertelerinden neşe sarkmakta, Matem bayraklarını indirdiler. Sustu firak çalan sirenleri, Altın bir iklime demirlendiler. Aralandı hayallerin atlas perdeleri, Sevinçli şimdi, yorgun tayfalar. Bir hörgüç gibi sırtlarında taşıdıkları, Hasretlik kalktı; Açıldı yepyeni sayfalar… Benim ise heybeme, Yine sensizlik doldu. Maverada kayboldu cismin, İmbatlar, kokunu getirmez oldu. Kabuk bağlamaz bir yaradır ismin, Bebeler büyüdü, delikanlı oldu; Ihlamurlar çiçek açtı, sen yoksun. Anılar paslanmıyor, tozlansa da resmin; Yaseminler koku saçtı, sen yoksun… Laleler boyun büktü, Tenhalarda zambaklar küstü. Lâl oldu dilim, payıma çile düştü; Şebboylar açtı, sen yoksun. Talan kalbime yine alevler düştü, Portakallar çiçek açtı, sen yoksun. Bahçeme onca çiçek üşüştü, Akasyalar açtı, sen yoksun. Bu gönül, öz çiçeğinden yoksun. Sen yoksun… 21.04.2009 Muhittin Alaca |