YALNIZLIĞIMI LAF KALABALIĞIYLA BOZMABaşıma yağan k/arlarla zirveleri zorluyorum bir zamanlar her telinde yuva yapan serçe ellerin de terketti çoktan. Ben seni çok sevmiştim. Unuttun biliyorum günü parmaklarımızla okşadığımız anları onlar bile geceyi beklerler yaşanılanı dün yapma çabasıyla sen unutmuşsun çok mu.. Ama sevgili şunu bil ki bazen uzun yolculuklara çıkarsın yanında valizin olmadan bom boş geceleri sinene sürerek karanlık bir vagonun kollarında sadece camdan geçip giden başı zirvelere ulaşan ağaçları izlersin kendinden geçmiş gözlerle kalbinde ben diye işgal edilen bir bölge olmadan bilirim öylesine bakarsın geçip gidene sen alışkınsın alışkınsın boşluğu gözlerinle doldurmaya sana sunulan her sevdayı miladı dolmadan soldurmaya. Sen sevgili hani bazende susuzluktan yanan koskoca bir ovanın ortasında kendi başına yapayalnız bir ağaç görürsün ya işte ben o ağaçlardan biriyim arada kurdun böceğin uğradığı ve kuruyan dallarımın arasından yemiş arayan bulamayınca nasipsizliğimi alıp gidenlerden oldun. . Keşke, dediğim günleri çoktan bir serçenin boğazlanması gibi boynundan koparıp attım. Özgürlüğümün bedelini sensiz kalarak ödüyorum borcumun bittiği gün etrafımda su taşıyan sakileri göreceksin her birinin boş kalan ellerinde yeni bir fide yalnızlığımın dibine ekecekler ve senden kalan ne varsa hiç yaşanmaması gereken yaşam dilimlerine rötarsız alıp başını gidecekler. Bu saatten sonra dönme geriye.. Yalnızlığa alışan ruhum laf kalabalığında boğulur bilirsin. Ayvazım DENİZ |
ağıt gibi hüzünlü ve buruktu.
kaleminize sağlık