YEDİ DAĞ ARKASINDA SÜRGÜNUnuttuğum duyguları çıkardım Ninemin tahta sandığından Doldurdum bir bavula Ertelenmiş mutlulukları Sırtladım hırçın esen rüzgarı Düştüm martıların peşine İmzasız bir mektubum şimdi Dışı yosun tutmuş bir cam şişede Bilinmez kıyılarda yönünü kaybetmiş Dalgaların sesi tırmalarken ruhumun gizini Sessizliğin gürültüsünde boğulurum Uzaklarda bir çoban ateşi Aydınlatır dünyamı Tutunup ışığa var gücümle Dolunaya bir merdiven kurarım Her gece Uzun upuzun bir film yaşadığım Yıkıp eski köprüleri İhmal edilmiş duygulardan Yeni köprüler kurmalıyım Yalnız ve umarsız bir tragedya örneği Kıvranırken pişmanlığın pençesinde Neşeli pervaneler gibi Bir çoban ateşi arar gözlerim Efsunlu bir ışıkta hayalin Kilitlenir yüreğim Yedi dağ arkasında sürgün Yalnızlığım ve kaybolmuşluğum Sonra birden söner çoban ateşim Gerisi karanlık, yalnızlık, pişmanlık Bu ceza benim değil Bu suç benim değil Boşa yargılandım bunca yıl Keşkelerim parmaklık Şimdi… Cemreler düşmeli gönlüme Ve ben baharın izini sürmeliyim Paslı bir hançer gibi Çekilip kınından Yeniden bilenmeliyim |