Zakkum Kıvamında
Tranvayların arkalarına asılıyorum
Halâ beceremiyorum dizimde top sektirmeyi Uçurtmalarımın kuyrukları hep kısacık Kırk derenin suyuyla besliyorum aklımın kurbağalarını Zamk gibi yapışıyorum kitapçı vitrinlerine Rengi uçuyor bazan dudaklarımın Keşke ruj sürebilseydim diyorum Kaçak yolcusuyum köhne bir ömrün ben Eskitilmiş çizik plağıyım belki Belki hiç kadarım Cürmüm yekünüm bir damla Eğildiğinde dalları ağaçların, Kibarca düzeltiyorum yapraklarını Sessiz sözcükler biriktiriyor, Akşam sepetlerine bırakıyorum Canımsız kaldı mektuplarım Bu yüzden bakmıyorum posta kutusuna Kapıyı kim o diyerek açıyorum Zaten kimden başka herkes o Börtüden böcekten fırsat kalırsa, Toprağı çiğniyorum Kadim bir ayrılmazlık haliyle Yokuşlar tırmanıyorum El veriyorum bulutlara Yağmura özeniyorum Utançla bölünmüyor uykularım Usançla savrulmuyorum Çünkü yalan söylememiştim Sahiden pamuk balyalarıyla yanıp gitmişti hayatım Ecrindi varlığı, Ve fakat benimsizdi Dudaklarım yine renksiz Tranvaylar kalabalık Sarhoş bir küfürbaz Kaldırımlara uzanmış Şehir sahiden Zakkım kıvamında... |
Dostlukla