SİLAHLARA KARŞI KALEM ÇEKER HAYATIN:I Uzaklığı s/aklayan ısrarlı adımlarla bir meçhulün yolcusuyuz... acıyla kutsanmışız uzak manastırlarda! biz yalnızlığın evliyası, kalabalığın şu yalan avuntusunda... / Kim bilir, ’kaç bin ışık yılı’ uzağız kendimizden; yazgısına yenik bir hayatın buruk tadında.../ Ve işte hayat, yılların anısız avlusunda bir tebessümün bile payımıza düşmediği!.. II Ağlamaklı şiirlerde yetmiyor acıyı anlatmaya bu yüzden herkes ölüme rengini verip, kendine yeni bir pusu kuruyor ve günlerin paslanmış yüzünde bayat bir hayat gülümsüyor... III Görüyor musun? kavalı susturulmuş çobanın; sütü gasp edilmiş koyunun geceye bağdaş kurmuş eşkıyalar upuzun yürümüşsün ıssız ve bir başına ardında puştlar yürümüş... yürüdün; düşlerini düşürdün göğsünde bir yer açtın; göğsünde seni hükümlü kılan sevdalara... IV Silahlara karşı kalem çeker hayatın gözyaşlarınla kendini yeniden yaratırsın yalnızlık senden beslenir, sen yalnızlıktan.. insanın korkunç ve uzun sessizliğinde sen düşersin anlam kazanır uçurumlar kimse fark etmez, hangi sancıyan şehirlerde yudumladın acıyı... Silahlara karşı kalem çeker hayatın; ’içinde her sabah bir deniz, her gece bir çöl boğulur’ şarkılara dağılır notaların, bulvarlara yaraların... hepsi hepsi bir ömürdür kullanırsın; senin gök/yüzün yağmalanır, içinde kuşlar üşür yine de hayatla uzlaşamazsın... Sen, gerçeğin parmak izi ateşini çaldığın eski bir aşkın yangınından kendini unuttuğun avlulardan, bitmeyen voltalardan... / Yoktu kimseye vereceğin - yoktu şiirden başka bir şeyin.../ V -Bakmak görmek değildir..- baktın da görmedin orada, o aşkın enkazını Bir tek sen gördün oysa, denize kusan o kadınları azalan umutları, çoğalan isyanları altüst olmuş heder hayatları kentlerde kırsal yalnızlıkları!.. İhanetle el ele tutuşanları el ele arsız ve azgın bir şehveti tutuşturanları; ve şarkıları paramparça orospuları... Bir sen gördün, kanamalı yasaları günleri ihanetle, kiri - kirle yıkayanları doğru yanıtı, yanlış sorularda arayanları... - Birdal ERDOĞMUŞ - |