NAR-I- VEDAM
Hoş geldin veda günüm
Bir izin versen Üç beş kalp kırıklarını toplayıp cebime Okuduğum masalın son yaprağını koparıp giderim Dili saklı gözlerden dökülmeden damlalar Düşüyorum artık bu şehrin kalabalık göbeğinden Acılara teslim takılıyorum kafama göre Ve acının gölgesinde Tenimde soyunmuş yara kabuklarının izi Kahırlanıp sürsem de gecenin matemini Yıkık dökük bir harabenin içinde Ruhumu serinletecek betona uzanıyorum Üzerime örttüğüm gazete kağıtların altına Çilesi bitmeyen garip bir yolcu düşer Ellerinde nemden kokuşmuş ağır bir roman Bilmem kaçıncı sayfasında ağlıyoruz Geceye inat umudumuzu asıyoruz Dişleyerek koparıyoruz urganın ucundan Dudağımızda kızılın öfkesi ellerimizde özlemin tortusu Döktüğümüz gözyaşına hiç bakmadan Hiç bir itiraz kabul etmeden Mavinin gözyaşıyla beslediği toprağa Her mevsim bir ağıt ekiyoruz Belki filizlenir sevdiğine kavuşur kavuşuruz diye Şimdi biraz daha korkuyoruz Ruhumun uçurumlarında Vedalarım susarken ürkse de yalnızlığım Ah bir gelsen diyorum O kopardığım masalın yaprağına bir gömsen beni Çocukça ruhumu okşasa ellerin kadere inat Bir anlımdan öpe bilse yüreğin diyorum Gözümü kırpmadan canımı teslim edeceğim kollarına Artık helallik istiyor yol arkadaşım Sahi adın neydi diye sorduğumda Göğsüne saplanan yalnızlık dese de Vedamı soyunup aşkın zekatını ödüyorum Ze-ka-tı-nı ö-dü-yo-rum 23.02.2014. Pazar 14.12 [ |