FİKRİ
FİKRİ
Fikri zamanın ünlü kabadayılarındandır. Onun kabadayılığı öyle racon kesmek, haraç toplamak, yetim hakkı yemek, kul hakkı yemek değil! Fikri’nin yanında tetikçisi yardakçısı, yaltakçısı da yoktur. Fikri kabadayıdır ama adam gibi adamdır. Fikrinin selamının gittiği yerlerde üç gün esas duruşta beklerler. Allah var hakkını yemeyeyim. Helalinden gayrı tek lokma geçmemiştir boğazından. Kazandığını paylaşır gönlünce garip gurebayla, sokakta yatanıyla, simit satanıyla, hatta kendini büyük göstermek için atıp tutanıyla. Fikri yine bir gün oturmuş gönlünce eğleniyor, hem onun eğlencesi de kendiyle olur. Karşısında oturanlar eziklik hissetmesin diye, kadehini yine kendi kadehiyle tokuşturur. Biraz çakırkeyf olmuştu ki, adamın biri küçük bir çocuğu evire çevir dövdüğünü gördü! Masadan öyle bir kalkışı vardı ki görülmeye değerdi. Fikri üç adımda enseledi herifi. Sen misin gariban üstelikte bir çocuğu döven. Fikri hemen dalıverdi. Meğer adam yalnız değilmiş, yan meyhanede oturan arkadaşları adamın feryadına dışarı çıktılar. Bir de ne görsünler Fikri arkadaşlarını evire çevire dövüyor. Alkolün verdiği cesaretle kayıtsız kalamadılar. Mertliğin ortadan kalktığını gören fikri beş kişiye karşı zorlanırdı. Hemen elini beline attığı gibi dabancayı çekti ardı ardına tetiğe bastı ve beş kişinin beşi de kanlar içinde kalmıştı. Sağa sola bakındı ve bağırdı. “Ne duruyorsunuz çağırın şurdan polisleri.” Başını sağa sola sallayarak, ağır adımlarla meyhanenin önündeki masaya geçti ve polislerin gelmesini bekledi. Çok geçmeden polisler olay mahalline gelmiş, bant çekerek suç mahallini emniyete almışlardı. Fikriyi polisler çok iyi tanırlardı. Masanın üstüne koyduğu silahı göstererek; “alın şu tabancayı, takın koluma kelepçenizi.” Polislerden birisi kelepçeye yeltenirken, amiri; “koy o kelepçeyi yerine.” Diyerek Fikri’yi Hemen karakola götürdüler. İfadesinin ardından nöbetçi mahkemeye çıkarılarak oradan hapishaneye gönderdiler. Bir sonraki duruşmada, Fikri’ye Müebbet hapis verildi. Bir müddet sonra Fikri’ye görüş yasağı da getirilmişti. Dünyalar tatlısı eşi Fikriye hanımı artık göremiyordu! Doğrusu Fikriye hanım da Fikri gibi yürekli bir kadındı. Zamanla evde yalnız olması, Fikrinin hapiste olması her gün biraz daha solgunlaştırmıştı. Fikrinin yokluğu katlanılamaz bir hal almıştı artık. Oturdu ve Fikri’ye bir mektup yazdı. Fikri’nin yokluğunun ona zul geldiğini, onsuz zamanın geçmek bilmediğini, yalnız başına evde duvarların üstüne abandığını, hatta biriki kadeh içmek istediğini fakat tek başına tat vermediğini yazarak bir zarfa koydu. Ve postaya verdi. Zaten Fikri Ulucanlar cezaevinde olduğu için mektup ikinci gün eline ulaşmıştı. Bu duruma çok üzülen Fikri, hemen kağıt kaleme sarılarak yazmaya başladı; Ben Fikri, Fikrine düşünce Uğrarsın Sakarya’da Fikri’in yerine İki tek atar eğlenirsin gönlünce Fırıldak Osman iyi garsondur Bakma sen onun deliliğine Arada bir delilik eder Ne yalan söyleyeyim saygıda kusur görmedim Fikri’nin oturduğu masa dersin Şakkadanak oturtur seni yerime Unutmadan söyleyeyim İçeri girdiğinde; Fikrice selam ver Ben Fikri de Hemen düşer önüne Gel hanım abla seni götüreyim Fikri’nin fikrine Mırıldanır kendince Hata edersem eğer Yarım aklım var Vallahi onu da gelince alır Fikri’nim ya Yüzüm duvara dönük otururum Çirkinliklerden uzak Beğenmezsen Fikrince hayal eder iskemleni değiştirir Geçer Fikri’nin fikrine oturursun Fikri karşındaymış gibi Dökersin içini kadehlere Başlarsın yine bir yerden “ ne saçmalıyorsun Fikri, kime bakıyorsun yine" Fikri, cevap verìr; “Gözüm kör olsun ki bakmadım Bana Fikri derler, Fikrice bakmadım kimseye Bakmadım helalimden gayrısına Tepemin tasını yine attırma Şimdi anan baban yedi ceddin gelir yasına” Sonra Durur düşünürsün uzun, uzun fikrince Fikri fikrine düşünce Yine benim çılgın adamım der “Fikrice sevdi beni” Okşarsın kadehlerde Fikrini Biliyor musun Fikri Delisin dolusun ama Adam gibi adamsın Bu yüzden sevdim seni Bu yüzden sevdim işte… Hüma Efkan |