HÜKÜMSÜZDÜR
Çok olmuştur yitirileli
arasındaki ufuk çizgisi, gerçeklerle rüyanın. El yordamıyla aranılan huzurun rengi, kalbindedir güneşin. Uzan, yetiş; dokunabilirsen... Yüzleştirdiğinde hayatla, hep elinde kalan yargıların; kıvılcım bile değildir, mazinin karanlık mahzeninde, zımparalanır ruhun her köşe taşında. Gir, dolaş; çıkabilirsen... Ölmeye vakit bulamadığından, çelik yongası, billur kırılganı yaşayan bir bedenin, şuursuz telaşıdır bu. İşitilmez sesi kan çiçekleri açmadan. Bağır, çağır; duyurabilirsen... Dedik ya; çoktan yitirilmiştir... O ziyan olmuş vakit aralığında aldığın her nefes; saydam bir nakarattır, bulut kuşlarının kanadında. Ara, bul; görebilirsen... Başladığından beri sonsuzluk, zirvesiz dağlar ve zeminsiz uçurumlar arasında sürüklediğin şu hayat ve kendini ait hissetmediğin bu dünya; ışıksız gecelerde -varlığı meçhul- siyah gül dalındaki, kara bülbül gibi; görülmediği, dokunulmadığı, duyulmadığı için hükümsüzdür... |