GİDİŞLER SONRASI KAYBOLUŞ HİKAYELERİsuskun mevsimler armonisi anladım son gemiye binerek gideceksin acı bir vedayla altın da kalacağım yalnızlığın duası okunacak güverte martı çığlıklarını kapayacak duran zamana serilerek içimin bozgun yemiş yerine ayrılık terk kelimesinden vuracak geride kalan adamı son taliye de gidiyorsun ezik kaldırımların kırık yerlerine göme göme beni acıklı şarkılar mı kurmalıyım şimdi geceye körkütük alkoller mi saracak yokluğunun sessizliğini çıplak ayaklarınla gıcırdı bıraktığın ahşap lal kalacak son iyimser düşlerimizin kadını intihar mı edecek aklımın göçüğün de dağınık bıraktığın yatağın kışın da titremeler nöbeti atarak üzerime gidiyorsun şimdi koca kentin vurgunların da eğik bükük sarsıntılarını koyacağım yerine oturduğun yerin sağırlığın da trenler geçecek duymadan sesleri vagonlara yığacağım özlemini küflenmiş kitapların kirli yalnızlığın ve vakitli vakitsiz usuma dağınıklığın kanayacak yanaklarıma ağır kimsesizlik korkularıyla meczup hayaller ağırlayacağım sonra sonra ölüp yeniden dirilecek zaman ardından nefret edecek kendimden ruhumun tüm saygısı boş peronlar kayacak dudağımın arası boşluğundan son bir uykusuzluk provasıyla göz bebeklerim geceyi yakacak kan ter kayboluşum da gidiyorsun bir umut bile bırakmadan aşka el yordamıyla izdihamlar saçıyorsun bu adama geride ne varsa kimliğine dair yüreğimin sicilinden siliyorsun korkuyorum bak cüsseli yanımın yitik çocukluğu gidişin kokunu bile alıp üstüne kimsesiz bırakıyorsun tenimi gidiyorsun ayrılığın çığlığı kopabilir artık kentin rüzgarında yıkıntılar içinde kalan harabe düşlerim son bir cümleyle devrilmeli ardından bıraktıklarına veda uysal bir suskunluk hali gözlerimin sadakatinden duy sesimi gitme...! |
ve sonrasında yaşananlar ne güzelde dökülüvermiş kaleminizden...