Yol
İki köylü komşu vardı ayrı düşmezdi hiç sütü yağı,
Biri diğerine yardım ederdi zira takılsa taşa ayağı, Birinin evine yol giderdi diğerinin yolu yok, Dinleyin kardeşlerim ki bu vaziyette anlatılacak çok, Yolu olmayan komşu istedi komşusundan bir arabalık yol, Düşündü komşusu dedi akşam gelince sorayım eşime a yol! Akşam gelince eşi eve söyledi hoşnutsuz olup biteni, Zira eşinden aldığı bu tavırla adam tıpkı deve dikeni. Kalktı ayağa olmaz dedi vermem kimseye bir avuç toprak, Hem dahi istemem ağacımdan arazisine düşsün bir kuru yaprak. İki küle muhtaç komşunun açıldı bu sebepten arası, Köyün hocası dedi kim yol vermezse odur yüzkarası. Kulağına geldi adamın hocanın bu ağır hem yaftalı sözü, Dedi hocaya söyleyin bundan sonra arazime girmesin öküzü. Hoca topladı rahmetli anne ve babasından kalma tapuları, Koyuldu yola yıkmak için bu anlamsız ve anlayışsız tabuları. Geldi adamın evine verdi sağa sola baş eğerek selamı, Sonra bakın nasıl bir edeple konuşturdu şu güzelim kelamı, Ey güzel komşu bu tapuların sahipleri nerededir şimdi, Söyle bana buraya varana kadar sana yol verenler kimdi. Onlar göçtü gitti senin de nihayetin katidir elbet oraya , Kim can verecek sana mezarda ayak basmak için karaya. Al bu tapuları ver bana rahmetli anamı babamı, Eğer maharetin varsa daha çok veririm isterim adaletli atamı. Adam bu sözlere söyleyecek söz bulamadı utandı, Yaptığı hatayı anlayınca kırdığı komşunun kapısına uzandı. Özrünü beyan etti hem komşusundan helallik aldı. Şimdi ise geriye yolculardan mis gibi dualar kaldı. Muhammet Karakaş |