Olur ya söner bir gün gözlerinde ferin
Bakışlarına gurbet olur mevsimler pencerende
Üşüyen çalı kuşlarını duymaz olur kulakların
Menteşe seslerinde tutuklanır yakarışların
Pişmanlığın acısı yapışırda iki yakana
Hatırlarsın susarsın ağlarsın

Olur ya işgalciye çıkar adın
oturduğun peykelerde
Kucağına dökülür
birer birer mavilerden topladığın düşler
Kara bağlar günün güneşi kirpiklerinde
Kırılınca geçmişin hatıraları gurur mahseninde
Hatırlarsın susarsın ağlarsın

Olur ya zemheri sözlerle kırarlar yüreğini
Gardı düşer bedeninin
Savrulursun düşersin toprağa
Geçmişten defnedilmiş
anılar dolar avuçlarına
Yarı ağlamaklı tebessüm düşerde dudaklarına
Hatırlarsın susarsın ağlarsın

Olur ya kayıplara karışır arşınladığın kaldırımlar
Ağır gelir sonsuz hasret ayaklarına
Sevabına kollarına girer yağız delikanlının biri
Titrer ellerin temmuz güneşinde
Ağır aksak koşarsın hüzün hanene
Adımı verdiğin çiçekleri sever okşarsın
Hatırlarsın susarsın ağlarsın

Olur ya tükenir teninde aldığın çam kokulu nefesin
Şehadeti kekeler sevdam yüreğinde
Belkide çoktan ölmüştür
gömülmüştür bile
Unuttum dersin ama söz geçmez yüreğine
sökülür gözlerinden sesin
Öksürükle yanar tutuşur nefesin
Hatırlarsın susarsın ağlarsın

Varsın imkansız bir sevda yazılsın bizimki
Düşlerde bile yasaklansın o güzel yüzün
Asırlık fırtınaların kovduğu kum taneleri gibi
her bir yana saçılan hayalini
toplayacağım yüreğimde
Kırsanda döksende
yakıp kül etsende
Ölüm vuslatına eşik olmuş gözlerimle
Bekliyor olacağım seni her halinle

Sana vahiy edilmemiş
iki kutsal sözün tozunu sileceğim dilimle
Renkleri aşınmış gözlerin
Kırışmış yüzün
Titrek ellerinle
Zeytinin narın ve ekmeğin üstüne yeminle
Bekliyor olacağım seni her halinle


18.01.2014 Muharrem Küçük