Pırlanta
gönül rahatlığıyla
huzursuzluk arasına burun çekmeleri koy da bölme, mutlu anlarımın mahmurî tadını o rum iksirini boynunun kokusuna bir inciri soyar gibi soy da ölme, kutlu ezgilerimin tanburî kadını sen bilemezsin ne yakamozlar yapar güneşte koyu sandığın kahverengilerin bilme! ki silemezsin dudağının kenarında inkâr ettiğin o tebessümü silme! gözünün önünde ve parıldayan çok karatlık bir pırlantaya yanmamış kömür gözüyle bakma bırak doldursun odacıklarını ışığı kan rengi şarapla yüreğinin bilirsin ölçülmez seviler ne basınç ne karatla ve önemli değil nedeni sevinçlerinin |