Martılar UçarkenAradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ondan birşey duymayalı. Cornwall’dan aldığım bir mektupta, Artık burdayım, kaçak da sayılmıyorum, yabancı da görmüyorlar beni diğer insanlar gibi... Çalışıyorum, dişimi de yaptırdım, iyi sayılırım diye yazıyordu. Ve devam ediyor, Deniz kenarında küçük bir kasabada kalıyorum. Kasaba bir kaç tepeden oluşuyor. Bu kasabayı çok sevdim. Buranın inanılmaz güzel bir iklimi var. Bu yüzden palmiye ağaçları şehrin her yerinde. Bu ayrı bir sıcaklık yansıtıyor. ve Martılar uçuyor her yana. Zamanım olduğunda yüksek bir yere oturup uzun uzun seyrediyorum denizi. O zaman içimde bir hafiflik oluşmakta olduğunu hissediyorum. Sonra çocukluğum, gençliğim ve şu hayat hakkında dalıp gidiyorum. Sanki bir martı hayaliyle uçuyorum denizin üstüne üstüne. İşte o zaman, ne olacak sorusu kayboluyor. Tepemden denize doğru uçan martılar alıpta götürüyorlar bu soruyu. En son cümlesi şöyleydi «Sade özlemini çektiğim bazı şeyler ve bazı insanlar var, buna da katlanmam gerek» diye yazıyordu. Kendime geldiğimde bana birşeyler sormuş olduklarını ve cevap beklediklerini anladım. Ama ne sormuş olduklarını duymamıştım. Rastgele konuşmaya başladım. Konuşoyordum, sanki konuşan ben değildim de içimden başka biri benim yerime konuşuyordu. Konuşmamın hiç anlaşılmadığını yüz ifadelerinden anlıyordum. Bir ara sustum. Başımı dışarı doğru çevirdim. Sokak lambası çok küçük bir yeri ışıtıyordu. Hala kar yağıyordu ve başka bir şey seçmek mümkün değildi. mehmet tekerek |