gri
ne siyah gibi sert
ne beyaz gibi temiz değdiği rengi kirleten ne renkli ne de renksiz gölgeler güneşin ışıltısını göğün parlak mavisini yaşam sevincini dinlemez alıp yok eder hepsini genelde akşamları çöker uğursuz bir ışık huznesi ne gecedir artık ne gündüz duyulur kuşların göç sesi dünya kabuğuna çekilir vakit azlığın hizmetkarı yapay ışıkları parlatır perdeler yıldızları sanki cıva yağar tepeden ağaçlar yasa bürünür yaprak uzaklaşır yeşilden kifayetsiz bir ay görünür bulutlar kaçışır sonra kapının kapandığı duyulur bir gün daha eskir dünya dalgalı sular durulur çocuklar çekilir sokaklardan gelir aşıkların zamanı gitmelidir bu diyardan çok uzaklara kaçmalı çiçekler mahzun olur boyun büker kırmızılar fazla da bekletmez gece teselli ikramiyesi yıldızlar safi ciddiyettir dünya asık suratlı haberler sonra soytarılar çıkar kendi kendilerine gülerler kafi gelmez günışığı yine de akşamı isteriz gün apansız batınca yalancı güneşi bekleriz sebepsiz değildir ruhumuzun ağlaştığı |