zaman içi...masallara sığmaya çalışan türkülere ağlardık saklı sayfalarda gezinirken parmaklar ... dar zamanlardı ecel ürperirdi başka hayatlara düşen acıların gölgesinde kalleş vurgunlar köşe başında namert adımlarla tetikte beklerdi biz doğrulurduk onca kaybolmuşluğun arasından gün ışığına akmak isteyen umutlara bakar şehvetsizliğinde solardık çaresizliğin yakın hikayeleri dışarıdan dinler uzak masalların içinde kaybolurduk masum kanatlarına tutunduğumuz çocukluğumuz çekerdi kolumuzdan kasıtsız hükümlerle sarsılırdı düşüncelerimiz büyümeye çalışan yanlarımızı azat ederdik gülmeleri eksiksiz ve tam bilirdik tütün buğusunda şiirler memleket kokusunda türküler dinlerdik iğde dalında filizlenen tomurcuklar ıhlamur dallarında sürgün verirdi yarım yamalak sevdalar icat edilmemişti benliklerimiz dişleri dökülen ağıtlarla sarsılırken bedenlerimiz yorulmamıştı düşlemekten henüz... yaşam tortusunda kalan insanların dilinde taze bir türküydü inanç denilen ölürcesine deyip öldükleri ideolojilerdi... ve saklı gerçeklerin açık görüntüleriydi zihinlere dokunan dönüşüm diyordu ya birileri dönüşen sadece umutlardı karanlığa sokulmaya çalışan üzeri lehimli hayallerle gün ışığına bel bağlayan umutlar büyük oktavlı cümleler kapı önlerinde bekliyordu susları giymişti herkes kader ağlarını adım aralarında örüyordu sessiz ... önce yağmurlar boşandı göğün yüzünden kentin gözyaşlarını temizleyen damlalar günah duvarlarının üzerinden aktı günlerce köprüler kuruldu ve onlarcası yıkıldı akan suların selinde kar yağdı hecelere dondu gözyaşları bir çırpıda sessizliğe gömüldü yüreklerinden ayaz yiyip donan kelimeler zamanın elleri titriyordu kendisiyle çelişirken boşlukta yankılar kendini vuruyordu sessizliğe abanan namlularla kuytuda duvar diplerinde kayboluyordu yükselmeye çalışan ümitler çoğumuz çocuktuk korkunun gözünün içine bakmayı bilmiyorduk henüz hikayelerin bizim olduğuna inanıyorduk sonra büyümüş birileri bozdu masalın rengini kızıl rengin ötesine aştı enkaz gözyaşları çağlayıp şelalelere karıştı düşüncelerin gölgesinde asılı kaldı yargısız infazlar şaştı zihinleri sorguya çekilenler fikrinin altında ezilenler kendine ihanet etmekten korktu ama dönüşüyordu, dönüşüyorduk masal buya yeşerdi umutlar kent meydanlarında yankılanan gölgeler yok oldu ilk önce kayboldu ayak sesleri tozlu sokak aralarında ellerinde körpe fidanlarla koştu çocuklar gün ışığına akarken rüyalar zaman içi yollarda sabahladı umutlar bir dilek düştü gökten üç elmaya sığındı gerçekler *** Sayın Hasan Karaşahin’e saygı ve sonsuz teşekkürlerimle... maide özgüç |