Gökyüzü, yıldızlardan sıyrılsa Hatta gök ortadan çatlasa Ve bir gelincik yaprağı gibi dağlar titrese Bilesin ki dudak, kalpte olandan gayrısını söylemez
Üzülme sen ama umursa Pek sevimsiz buluyorum Soğudum! Buz gibi oldum Senden değil be canım İçinde yaşadığımız bu çağdan
Çünkü Dünyanın güzellikleri şekil değiştirdi Beş duyu sahiciliğini yitirdi Samimiyetler bazen yeni çıkan bir filmin fragmanı gibi Görebileceğin tüm içtenlik yalnızca tanıtımda verilir
Bırak afrayı tafrayı Tırnağı yenmiş kadınların elinde masun bakışı çocuklar Kimin umurunda İçindeki hicran ve eskimiş eteğindeki keder
Söyle nedir bu aymazlık, Allahaşkına? İnsan, vefasızmıydı bu kadar? Gün hoyratla başlıyor Sevincin sesi çıkmıyor Tahrip edilmiş sevgi Örselenmiş aşkın kelebeği Uymaz böyle bir ahlak gönlü mutmain olana Yalan mı?
Bak, kaldır başını! Bu devirde Yoksulun başı tokun omuzuna ağır gelir Sende boşuna can yakıp ta kalp kırma istersen Hepimiz kurtların yiyeceği etiz Gürdür keşenin sesi Bastır egoyu Bertaraf et öfkeyi Cebrail ile gelen ayetlerde der ki Güneşi doğdurma öfkenin üstüne Ruhunu sakatlar, dediğinde sahi mi diye sorarsam! İnanmadığımdan değil Sadece bir kez daha duymak istediğimdendir
Hoş gör bu gevezeliğimi Ya da Allah’a havale eyle beni Karar senin
Tövbeler olsun, bir daha vefasızla işim olmaz Vazgeçtim bu asrın saadetinden Kefenledim dünyanın güzelliklerini Bir tadımlık insafı katık ettim dilime... Bir çift yürek göğsüme serdim Yüreğimin sesinin gittiği yere gittim İçimin sokaklarında bağırdım! Bağırdım! Oturdum temizledim niyetin içini dışını sonra
Baht sen ne hastasız bir şeysin Dünyayı savura savura Esip geçti seneler bütün mevsimleri Beklemedi zaman Hiçbir yerde Durmadı hayat
Dengemin ayarı kaçtı Tuttum bende dağıtabildiğim kadar dağıttım kendimi Söktüm göğsümden çıkardım hevesi Gökyüzüne fırlattım Geleceğin beklentilerini sokağa bıraktım Günlerin rahmine yasladım ümitleri Başımı karanlığın iri gövdesinin ayakucuna soktum Yaşam şehvani sustu Ne arayan beni, ne soran oldu
Sabahına berceste bir güneş düştü Uzun bir yolun kaldırım taşlarına Edep çizgisinden çıkmadan Menzirine varmış bir vagon gibi bütün yükümü indirdim Beyin konağımda ne yük var, ne denk
Sildim gelmişini geçmişini Halı gibi çırptım kendime Usulca çiğneyerek bahtımı Alnımı Çöl kızgınlığında ısıttım Yüzümü Serapla yıkadım Gerisi ip söküğü gibi geldi
Dinin adını “aşk” koydum Tırnaklarımla inancı kanattım Ağzı açık kalbime döktüm Eskitilmiş bir hayâ ile kapattım
Niçin inanmadım Anlatırım gece gözleri örtünce Ay yavaş yavaş dolanırken kubbeyi Eğilip kulağına derim belkim İki nadim gözyaşı ile kendimi avutmam kabil değil! Ama demem Sallarım hayatı Geçerim bu âlemden İddialıyım hayat! Kadere inat zaman işlesin bırak
Hadi yapıştır çatlaklarını kalbim Çırpınıp pırpırlanma Niyetin mi var küt diye çıkıp gitmeye? Mevsim son bahar Dışarıda rüzgârın soğuk nefesi Ağlamaklı kâinat Ağaçlar yaşlı bir kadın gibi kendine terk edilmiş
O halde Varsın hayatını iki yakası bir araya gelmesin Varsın hazanda rüzgâr gezinsin Vapur düdükleri, martı çığlıkları arasında Rüzgârın yapraklarda hışırdasın sesi Yüzlerce ses çıkaran bir ney gibi
Burası hayat! Misli menendi yok Nasibinde varsa alırsın düşen kar tanesinden bile ders... Nasibinde yoksa başına taş yağsa fayda etmez Hoş-nahoş Yaşanan her ne ise tecelliden say
Şükranım ve hesabım yalnız sana kalsın Seni andım mı azar içimdeki huşu Devrilir yüreğim Kimse duymadı sana yalvardığımı Sen de ihmal etmedin beni Ben de karşılığında sana gönlümü verdim Ya Rabbi mahşer gününde ihmal etme beni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Mahşer Gününe De Rastlasa şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Mahşer Gününe De Rastlasa şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sevgi, selamlarımla kalınız