yürüyorumdevamlı yürüyorum yürüyorum. güneşli güneşsiz yağmur hariç kar yağarken de dolaşıyorum sokakları dokunmadan bir şeye dokunmadan dolaşıyorum bir hayalet gibi... var mıyım yok muyum! saymadan kaç cadde geçtiğimi üşüdüğümü, saymıyorum çoğu şeyleri yürüyorum sade. yürüyorum, daha akşam olmadı suyun üzerindeki köprüye varmadan, meksika Cafe’nin önünde büyük camın kaşısında durdum. masalarda mum yanıyordu, ama henüz ışık yoktu! vitrine yansıyan gölgemde yüzümü göremedim uzun paltom ve yana sarkık kollarım belli, paltomun yakası kalkık, bir düğmesi de yok. şapkamı da görüyorum fakat, yüzüm yok. içime bir ateş düştü o an. üşümem de gecti aniden... yeniden yürüyorum ırmağın üstündeki köprüdeyim yalnız sessiz ve soğuk koyu yeşil akan suyu ve bir kaç ördeğin vak vak diye oraya oraya yüzüşünü seyrediyorum anlaşılmaz bir şiirin sözleri geçiyor içimden hüzünleniyorum buna yürüyorum... akşam ilerliyor geceye doğru sonra gece gece yalnızlığında rüya görür gibiyim uyuyan şehrin sokaklarında sarı yeşil kırmızı yanan ışıklar vuruyor gözlerimin içine içine renkler beni boğacak gibi üstüme üstüme geliyor kaçıyorum ardıma bakmadan kaçamıyorum hiç birşeyden kaçamıyorum dönüp duruyorum uyuyan şehrin sokaklarında sokaklarda dönüp duruyorum sade delirmiş gibi olmayan sevgilim de unuttu beni <<sevgilin yoksa unutulursun!>> derlerdi de ben anlamazdım yürüyorum yalnız gezen kedilerde yok sokaklarda belki soğuktandır bilmem bir kedi görsem görseydim bir kuş anlardım o zaman yalnız olmadığımı sonra korkarak yaklaşıyorum kapılara korkağım ben kapılar aralandığında gürültüler çarpıyor suratıma. çarpıyor beni yalnızlık şu hayat ve sensizlik diyesim geliyor bir de anlıyormusun... |