harcanmışların zenginliği
dün gece cüzdanımı buldum.
uzun zamandır kayıptı. hiç heveslenmedim, çünkü para taşımam cüzdanımda. çatlayacak gibi doluydu, her gözüne birşeyler sıkıştırılmış. boşalttım şöyle bir içini. eski tarihli otobüs biletleri, öğrencilikten kalma tren biletleri, ucuz tarifeleri ve adi kağıtları... susam kokuyordu hala, o fukara yıllarım. birkaç sinema bileti, üzerinde isimler yazılı.. tiyatro biletleri sararmış tarihleri. açıyorum çıtçıtlı gözlerini cüzdanın, bir hurma çekirdeği... bereket olur diye inandırmıştı dostum, haklıymış, anılarım çok bereketli... bir sürü kağıt parçaları daha... market fişleri arkasına yazılmış eciş bücüş mısralar: titrek kaldırımlardı topuğumdan ısınan, istanbul, yalnızlığımdan doğan, piç insan tarihi iki bin iki aylardan eylülmüş... sonra bir kaç telefon numarası, yolda karşılaşılmış eski arkadaşlardan... arasan, o zamanda tıkılı kacakasın, atsan sanki mazine küfredeceksin... kalakalmışlar işte cüzdanın köşesinde. kartvizitler var bir de... dostların başarı belgesi gibi, taşırsın gerine gerine... bir yüzü türkçeden öteki milletlerarası kompliman. sonra yine uzun bir telefon listesi, ev adresleri de var yanında. dört yıl mektuplaşmıştım bir arkadaşımla, aynı şehirde otururduk üstelik... onun adresi iki kere yazılmış... bir takvim yaprağı üzeri notsuz. tarihi, yirmi dört eylül bin dokuz yüz doksan altı. iyice sararmış ve üzgün. cüzdan sahibinin babası, ölüm takvimleridir bunlar. hiç atmazsın, bekletir bekletir, ara sıra bakarsın iyice. bir takvim daha... yirmi altı eylül ikibin iki... en sevdiğim yeğenimin babası... dahası var ama burda bırakıyorum. para koymadım cüzdanın hiçbir yerine, hatıralarla şişirdim derisini, harcanmış zamanları doldurdum içine... kaybedip buldukça kurcalıyorum, zenginliğim batıyor yüreğime. dedi fatmani |