inceince bir özlem için I evrende en ince şey jetlerden hızlı giderken bizi bir gül dalına konmuş kelebeğin sırtında gibi yaşatan dünya dünyada en ince şey birbirini duyumsamayan evren ve gülün ayrımında yaşayan insan insanda en ince şey rüzgâr süreceği sıra birden bir gülün bitivermesi ve yürekten püsküren sağanak yaşam yaşamda en ince şey sen II sendeki en ince şey gül gözün her açışında sürgit kaynayan sabahın bir damla dökülmeden bir yere yemyeşil tane tane düşüşü gördüğüm en ince şey yüzünde yiten derin suyun yüzündeki hüzün işittiğim en ince şey önce göğsüme uğrayan sesinden duymadığım söz dokunduğum en ince şey ellerin ellerimdeyken bulamadığım parmaklar okşadığım en ince şey geçmişten genlerine yağmadan buhar gibi kalkıp içine ağan elimin değemedi soyluluk öptüğüm en ince şey seni gözüme yumduğumda ağustosuma tutuşmuş kızıl karlar döken hacmi düş ağzın özlediğim en ince şey içinde özlem diye uzak bir yerden iyileşen bir sızı gibi incelip gelmek yaptığım en ince şey yokluğunu harç edip çölümde sulardan diktiğim şiir kulesi yaşamın en ince acısı seni bu kalın ‘hayat’a bırakmak ömer faruk hatipoğlu (ince, toplum, 1997) |
bu kadar uzun olmasina ragmen
icerisinde bu kadar cok
incelikler barindiran sey .........
Gercekten de her misrasinda ayri koca koca anlamlar cikartilabilecek bir siir , kutlarim sizi sair , sevgilerimle ....