ONU DE HELE!..
Fakirlik kaynatıp dert ocağında;
Suyuna bandın mı, onu de hele!.. Öğlen sıcağında orak sallarken; Güneşte yandın mı, onu de hele!.. Patozun yanında dirgeni tutup; Beş aylık bebeği sırtta uyutup; Ocakta kaynayan aşı unutup; Uykuya kandın mı, onu de hele… Yataklar hasırdan, yastıklar saman; Rüzgar ılık ılık eser bir zaman; Bıldır gömdüğünü, ‘Of aman aman!’; Diyerek andın mı, onu de hele!.. Toprak ‘sâhip’ olmuş, beden ‘uşağı’; Uzaktan görünür ebemkuşağı; Geven topluyorken dere aşağı; Düşerek indin mi, onu de hele!.. Kahır resim çizer, kara kaşında; Buram buram emek kokar aşında; Evine dönerken davar peşinde; Eşeğe bindin mi, onu de hele!.. Nasırdan silinir parmak ucumuz; Yük eylesem, bir katırlık, göçümuz; Şehirden uzakta doğmak suçumuz; Bir lütuf sundun mu, onu de hele!.. İsmimiz bulunmaz mezar taşında; Çoğumuz yatarken civan yaşında; Hayale dalıp da ocak başında; Yanarken söndün mü, onu de hele!.. Üstümüzde dam olmayan yapıdan; Hâlimiz icrâlık, ceza tapu’dan; Çaldığında açılmayan kapıdan; Susarak döndün mü, onu de hele!.. Ali ALTINLI – 31/10/2013 Saat: 21:17 |