Yağmur Şehre Nasıl Küser..bir yağmur şehre nasıl küser bunu bulut bilir kaldırımları köpekler tenhalığımızı sazlar albümlerden bir bir eksilen resimler gibi gittikçe kükürt soluyor bu iklimde aşklar veresiye düşler az biraz şairlerin işi iyisi / senle bölüşecek birkaç dumanım var baktığımız bu deniz sanki hiç el değmemiş kıyısına çarpmamış ışık ve şilepler gözlerine böyle hangi geceyi sürdün bak / beni hederimden de beter edecekler… bütün görkemler gördüğün gök etmiyor işte selamsız kentler ve suskun köy kahveleri sonrası birinci şahıs cinnet taşıyan otobüsler kim bilir hangi durakta kimi kimsiz indirecekler iç çekme / o gidenler artık geri gelmeyecekler... bir savaşçı kavgasına nasıl küser bunu yemin bilir nehirler yüzlerine gamsız bakıp dalarken kırılan şiirler kemancıların ellerine nasır olur çalarken şarkıları gömlekleri kir dilleri sus solur o kir ki yönünü şaşırmış atmacalara açıktan bir leş olur suç bölüşülmez herkesin hakkı anılar eder derken kapanır perdeler kendisine döner masallar ki masalların evi olmaz bu annelerin yalanıdır istasyonda ansızın patlar revolverler anlarsın rengin kırmızı üşüşür başına demir tetik başlar hikayenin süslü yosması… bütün ölenler gördüğün mezarlıklar etmiyor işte serviler kadar sallanıyor ömrümüz döşümüze sönmüş şarap şişesi bırak ay’la kalsın nasıl olsa ellerimiz yine yolumuza gölge ağlama / sevincin hicran açar kirpiğinde… bir yağmur şehre nasıl küser incinen ve devrilen hikayeler olmalı iyisi sen beni senle anla ben gittim köz kalsın sonrası... Mert Metin |
yaşama dair
biraz da yaşamdan gayrı...