Çay Bardağının İlk Ölümü
içinde demli bir Istanbul
kolları birbirine dolanmış elleri hançerli sokakları çamur kısa mesafe kavuşmalarıyla gece trenleriyle tek şekerli yanarsa canı çatlayıp ince ince kanarsa aşırı sıcaktan değil ya sımsıkı kavrayan parmakların öç isteyen totaliterliğinden ya da anla ki boğazına takılan limon çekirdeklerinden içinde kaçak bir Istanbul teşhis edilemeyen yalnızlıklar aşka itaatsizliği intihar eylemsizliği birader mübarek zehir gibi memnun mu sanırsınız hayatından sabah akşam tenine vuran puslu rüyalardan çoğunluk şiirsiz laçka dudaklara ruj izi kaybolmaya yüz tutmuş hayatlara dokunmaktan çok mu memnun sanırsınız ah ince belli şehir mazisinin gözlerine sığındığı kırmızıya tutkun kadın o da bu yollara düşmek ister miydi ister miydi uluorta, çırılçıplak yağmur suyunda köpürtülüp yıkanmak çıkmayacak bir doğum lekesinden utanır gibi sunu bak kırıldı işte duymuş olacak konuştuklarımızı üç parça üçünde de Istanbul’un yeniyetmeliği, kirli sakalı |
ne eksik
martı ve simit.
ama eksik iken bile tadına vardık
şiirin.
günüme gelsin.
tebrikler.