Gidecekmişsin..sürüldüğüm yazlar geçtiğim tutanaklar alınıma çarpan yazılar silinmişti bandırmada bir akşamdı / dalgalar sesimi / kıyılar bendimi incitmişti istasyona düşen ve yüzlerce veda tüten gözler gibi buruktum yaban tayların terini okşayan rüzgarlara koşup durup adını sordum belki de ben ömrüme ilk kez / seninle bu kadar bir başıma kor kendi aklıma da bir o kadar zordum… çıkıp geldin yüzünde durgun körfezlere dağılmış suların şavkı bakışlarında sapan yutmuş serçelerin o hüzzam feryadı bir valiz…bir vapur…bir bilet… gidecekmişsin… git… devrilmiş anılardan dağılmış masalardan ne kalır günlere o saatlerin sarhoşluğu keder diye yaslanıp sarıldığı an sesine sendeler adımların gölgen nefesinden uzaklaşır / düşersin belki bir hıçkırığa tutunup sığ koy koyaklara da gidersin nereye gidersen git / gittiğin yerden yine bir tek sen gelirsin dizlerine yüz sürmüşüm bir kez / dudaklarım bu yüzden kan tadı ve ben neyi öpsem şimdi / ağzımda unuttuğun yeminlerin hep hazan soluklu şarkısı… gidecekmişsin / git… göğsüme yağmalanmış dağlarını ekip ve imansız yangınlarını gözlerinle biçip / git… ezber düşlerini alıp sakla adımlarına / nasıl olsa yol’un meçhuledir her kıyamet telaş değil / her sevişmek aşk / her mermi ölüm / her tapınak tanrı kendine ait bir sığınak bulsan da deprem zamanları çatlayan yüreğin olur / çatırdayan tenhalığının sancısı… gidecekmişsin / git… sönmüş fenerler içinde bir şilep gövdesi gibi kalmışız ne yana gittiğini bilmeyen zamanlara soluğumuzu adamışız yanılmışız…yenilmişiz…delik deşik şehirler geçmişiz yine de ekmek ve sevda deyip türkümüzü hep o uzak yıldızlara söylemişiz… gidecekmişsin / git… her ayrılık yarım kalan bir serüvendir her giden anılarından gider bu sahilde ben hakkımı ömrüme helal etmedim sen de beni sende / hiç yaşamadı belle… Mert Metin |
Böyle olunca sayfa (bu kadar doluyken) sessizce gidilmiyor
ki hafızasına son zamanlarda bolca sitem eden birinin (ben) JEHR şiirlerinden fısıltılar zaman zaman ilişiyorsa duyularına...Sonsuz teşekkürlerimi bırakmalıyım...