Melanet kapısı kolu efendimGerçeğe hu deyip dolarsan eğer Ummana kavuşan çiçek olursun Sevdanın közünde solarsan meğer Kendini çaresiz mecnun bulursun Ulu divanlara çevirme başını Yükseğe uçanlar tepeye çarpar Gözün sel olsa da dökme yaşını Eksik yazılanı terazi kırpar Dallara eğlensen dal yalan çıkar Gönül figanını çula yaslandır Hallere tutuşsan biçare yakar Kalbine hançeri okla paslandır Deseler kulları sevenler gülmez Mübarek elleri öpen erenler Çöl iklimlerde elbette ölmez Kıyamet yoluna sırat gerenler Gerçeğe gül deren canım efendim Melanet kapısı kolu kırmadan Yanarak tutuşan aşka direndim Közden küllere daldım yanmadan Sönüyor kapımın feri sönüyor Işıksız ellerim kelam süzmede Bu devran kötünün olsa dönüyor Gerçeğin figanı susuz yüzmede Kırkların ceminde beşler yediler Soluksuz yüzleri düşer ferağa Hak yoluna eriyin yanın dediler Muhannet kapısı düştü ırağa |