yoksulluk utancı insanlığınemine’ye utanarak utanıyorum emine yüzüne senin kanını nakleden ruhunun kanı çekilmiş milyonlar yerine utanıyorum bu ekmek değil sana, ilaç değil bu bu mideme ekşime, beynime taşan yüreğime taştan kapı damarıma zehir düğüm toprağı ekenden utanıyorum ilacı bulandan röntgenden dünya sevgi tartan bir hassas terazi kurşunu tankı tarttık kefesinde ibre fırladı yüreğine battı emine sana ilaç değil bu çünkü hastanede mikrobu ürettik banka kasasına kilitledik şurubu elimden geleni utanmak senin çocukluğun çalınırken bir de alnımdaki damara paslı bir jilet çalmak büyü emine büyü de şurubu hastaneye götür mikrobu kasalara silahlarla birlikte bu, daralan dünyada sana yer açmak isteyen bir amcanın son arzusu . . . . . . . yoksulluk alın yazısı değil emine kalpsiz devler onu buz tablete kazıdı bin hayat gemine sen, öğle yeli karşılar bak romatizmam azdı ömer faruk hatipoğlu (AUY, yom, 2006, s : 123-124) |