Küçüğüm
bir evvel zaman masalı gibi
düşmeden hiç hatıramdan arsız bir yıldız kadar çabuk kaydın ellerimden kanayan gecenin çatlağından düşerek hüznümü yaktım karanlığın karasına, sen ki olduğun yerden göveren iflah olmaz umarsız kaktüs çiçeği ben se çaresiz şahittim bu onulmaz gönül yarasına senden başka hiç kimseye esir düşmeyen hislerimle yaktığım her sigara parmak uçların sanki ah başımda dolanan dumanla savrulur bal gözlerin yırtınır içimde bir adam kendi pususunda ve kuytusunda bulurum kendimi şebnem gülüşlerinin içimde kol gezen tatlı bir korkunun acısında böyle bir tutkunun adına aşk demek eksik kalsa da tamamlanmayan sırlarımın üstünü t/adını ellerime bırakan yalaz saçların örtecektir ah bizi kim bağışlayabilirdi küçüğüm kim anlayabilirdi yasaklara yaslanmış hikayemizin farkını kim verirdi bize başka bir dünyanın anahtarını zamansız bir hikayenin sıcak rüzgarıydık işte vuslatta ölüm kadar gerçektir nasılsa sen yine de açık tut kanatlarını |
yırtınır içimde bir adam kendi pususunda
ve
kuytusunda bulurum kendimi şebnem gülüşlerinin