ESKİMİŞ FOTOĞRAFLARDA GEÇMİŞ ZAMAN SURETLERİ:
’Orospular sızardı gecenin yırtmacından;’
onlar sperm, bizler sevgi kokardık... Aykırı birer notaydık isyankar şarkılarda; kan revan dillerde ıssız kaldık... sızıydık, sızlandık! bir elvedanın teninde riyakar sevgilerin kıyısında yalan kaldık... şairane bir kadının üryan günahlarında, iliklerimize kadar yalnızdık hayat zalimdi tutuşturdu ayrılıkları; yandık ha yandık. tutamadık yolları sonra yılları, özlemin kancasında derin bir ’off’ kaldık!.. Akşamları evine mağlup dönen çocuklardık ve yalnızdık her filmde, her iklimde yeni tuzakların gümrüğünde... Yalnızdık; soluk ve renksiz yoksul taşra gecelerinde... terkimizde bozgunlar, yanılgılar, pusular tutuklar bizi ayrılıklar, sorgular yollar anılara dağılır yaralar... /Derin bir yalnızlık karışır herkesin hayatına çünkü derindedir - derindedir yitirilen.../ * Akşamları evine mağlup dönen çocuklardık; ıssızdık ve şair... ellerimizde gizli bir suçluluğun tenhalığı ve bileklerimizde kesik bir anlam, kabuk bağlamaz vedalaşmaların ıssızlığında; kimsenin ellerinin kavuşmadığı ve şiirden başka avuntusu olmayan... * Bilge bir yadsımadır, anlaşılmış ya da anlaşılamamış olmak tenimize, düşlerimize tabutlar yapan... Bıçak ağzı gibidir şair olmak, ürkünç, tehditkar ve suçlu belki de, birçok şeye geç kalmanın bedelidir, bir kalbin kırılıp, kanadığı yerde... * Aşk biter; bitmeyen anılar kalır sabırsız ve asla unutmayan bir intikamın kabzasında, herkes bir çığlık gibi sesine sarılır... Sesimizi yasladığımız nice türkülerle eskiyen hüznümüz bir göçebenin yorgun kalbiyle gittikçe uzaklaşan amansız ayrılıklarda... Üşüyen bir ömür kalır nice kışlardan geriye hayatlarda üşür; uzamış ve soğuk bir akşamın avlusunda... Kırılır düşlerde- yaşamın çürümüş omurgasında ve unutulur; eskimiş fotoğraflarda geçmiş zaman suretleri... ( Birdal ERDOĞMUŞ ) ’Sen bu ülkeyi sevmeye, kimsenin cesaret edemediği yerlerden başla..’ |