Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. LA ROCHEFAUCAULD
Paylaş
Rüzgarın hoyratça şımarık estiği bir dağ başında... gözlerini alabildiğine baharın ölümüne kilitlemiş sesli düşüncelerini sayıklayarak dalından düşen bir yaprak gazeli gibi yığıldı genç adam yüksekçe bir taşın üstünde...
Zoraki aldığı nefesi kendisine gurbet ezası veriyorken dudakları tir tir titriyordu Konuşmaya dahi mecali yoktu, güç bela fısıltılar dökülüyordu dilinden Eylül diyordu eylül...
Ayaz bir sevdaya tutulmuş yüreğinden vurgun yemişti belliki, Umrunda değildi hiçbir şey ne sevdalısından hatıra diye canı gibi sakladığı kol saati nede o çok sevdiği mavinin kendisini griye boyaması...
Genç adam sadece kendisinin anlayamadığı ve kendisini anlatamadığı bir dünyayı düşlüyor mırıldanıyordu... Eylül diyordu eylül...
Arada sırada ağırlaşan göz kapaklarını aralayıp bütün yönlere parçalıyordu bakışlarını parmağıyla karşıları gösteriyor bana eylülden bahsedermisiniz diyordu bütün söyleyebildikleri bu kadardı... Eylül ise çoktan başlamıştı kendisini anlatmaya
Evlerin bacalarında güneşe veda eden kuşların eli ayağına dolaşmış kaderine hicret yüklenmiş kanatlarıyla sessizliği ıslatıyorlardı şıpır şıpır...
Yanlızlığa terkedilmiş ihtiyarların evlerinden ilaç kokuları iyice kendini hissettiriyor Duvara asılı bir tablo ışıklarından soyutlanmış her dokunuşta beyazından küsüyordu...
Ve vakit akşam olmuş ezan sesleri yükseliyordu vadideki cami minarelerinden...
Rüzgarların en sevdiği melodilerdi dağlara çarpıp gelen ezan nağmeleri ezan döşürüp sinelerine güneşin gölgelerine segirtiyorlardı hiç durmak bilmeden segirtiyorlardı...
Bir çocuklar seviniyordu eylülün gelişine tatlı uykuların arefesinde masalı bekleyen gözleriyle.... Birde ayrılık şöhret sevdasına kapılmış ağzı kulaklarında...
Aylardan eylüldü Eylül bir aydı sadece, yanlız genç adama hep eylüldü dünya...
Genç adam içini yakmış bir şiiri içiyordu ellerinden kendi şiiriydi solmuş buğday sarısı sahifelerle yazılan...
Aniden duyduğu bir nida ile irkildi OKU diye inledi bir ses Tanrı olamazdı bu sesin sahibi kimdi bu, kimden geliyordu bu ses...? çok geçmeden farketti sesin sahibini evet evet bu ses hüzünün ta kendisiydi hüzünlü kalpleri seven rabbi ona hüzünle seslenmişti...
OKU...
Dipsiz kuyuların iniltilerinden türküler güfteledim duymadın yüreğimden dört nala şiirler koşturdum satırlara oralı dahi olmadın serdim sofralarına katık niyetine ömrümü gün görmemiş dünümü umutlarımla taze pişirdigim bu günümü hayalimle kimselere dokundurmadığım yarınımı yinede kabullenmedin beni sevgimi hiç pahasına harcadın aşk sermayemi...
Şimdi sustur içindeki ben adına herşeyi Gel birde benden oku bendeki beni...
Benden kopardığın soğuk anılarımın koynunda sabahladım her geceyi...
Kendimce mutluluğu sahneledim cam kenarlarında dağları denizler gibi dalgalı görmek ne güzeldi bakışlarımda,
Ebruli bir düşün, yeşili boz bulanık taşlara kazıdığını görmek ne güzeldi... Çocukluğumda....
En garibide neydi biliyormusun.? yaramazlık yapardım yanaklarımı okşardı annem ben yinede anne diye ağlardım...
Yağmur sonrası söküp çıkardığı çiçeklerin kokularına hapsedilen bir çağlayan gibiydi gözyaşlarım zafer sarhoşluğunda mutlulukla taşan...
öylesine şen’in öylesine şen’ki sorma...
Bir ağaç dalından kocaman ormanları kurardım kumsallara İçimde bir uhdedir naylon oyuncaklarım olmadı hiç arabaya benzeyen taşları arardım selgahlarda hayal dünyamı heyecanlandırır bulurdum en
afillisinden taş arabaları... ayazı vurmuş kalbine dünyanın soğuk olurdu oyuncaklarım avuçlarımda ısıtırdım...
Dere üstüne kurulu tahta köprülerde gadak atardık arkadaşlarla yükseklerde olmayı marifet sayardık
Şeytanın ayağı hamurdan benimki demirden der atlardık suya toprağa taşa acırdı ayaklarımız tabanlarından kıvranırdık Yinede bozmazdık sözümüzü ağlamazdık... dayanamadığımız vakitlerde kavga çıkarır kavgayı bahane ederdik göz yaşlarımıza...
Karnını doyururduk taşların sivri uçlarında paylaşırdık,elmaları ayvaları hoşumuza giderse sal halleri otlarla kareler çizer üstüne ufacık taşlarla donatıp çizi oynardık. Kim bilir belkide biz taşların çocuğuyduk...
Kaderimin karasından rengine bürünürdü lastik ayakkabılarım karlarda güzel izler bırakır, kar türküsü söylerlerdi okul yollarında... hep arkalarından yırtılırlardı, yamalardık, Annem gözlerini benden kaçırıp bak yenisinden daha da güzel oldu derdi... Kar ayaklarımı ne çok severdi...
Babamın kucağında uyuyup sarılamadım boynuna birkez olsun çekemedim kokusunu içime taaa cigerime... Erkek çocuğuymuşum şımarırmışım... hem adetmiş, büyükler yanında çocuk sevilmezmiş...
Ben annemin eskiyen eteğinden diktigi kitap çantamda kurumuş ekmek kırıntılarından çekerdim burnuma babasevgisini... Koklardım öperdim alnıma koyar koklar yine öperdim...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiirin Şiiri... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Şiirin Şiiri... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Değerli üstadım öncelikle hoşgeldiniz gönül yurduma,sizin gibi hayatın varlıgını saçlarında ve yüzünde resmetmiş,büyük ustanın yorumuna ziyadesiyle sevindim. çok teşekkürler...insanca,kardeşce,hüzünce,şiirce teşekkürler.
şiirin en başına da bir dip not düşseydinizya şiiri okumaya başlamadan önce mendilleriniz alın diye her kelimesi duygulandıran sözler yürekten kutlarım sizi
Anlam ve anlatım ustacaydı beğeni ile okudum kuıtluyorum dost kalemi Yüreğine kalemine sağlık üstad Yürek sesin susmasın _________________________________________________________Saygılar
''Ayaz bir sevdaya tutulmuş yüreğinden vurgun yemişti belliki, ''
Öyle belliydi ki aynı şekilde de hissettirendi.
- ve sustum boğazımdaki düğümlerle kalakaldım manasıyla, anlatım tarzıyla can yakan kalemdi. içimi sızlatandı .
Tesadüfen Sevda Ablamın izini sürerek geldim sayfanıza. Dört dörtlük hüzünlü şiir okumanın ve kaleminizle tanışmanın keyfi içindeyim. Derin saygı ve selamlarımla Şair.
Aman efendim neler olmuş burda böyle,sanki iki muhabbet kuşu dünyanın bütün kötülüklerine kanat germiş ve hayat toz pembe olmuşçasına... şiiri yüreğinizle okuyup, en hisli duygularınızı aşikare yoruma nakşetmiş olmanızdan bahtiyar ettniz. ben ve şiir müteşekkiriz... en kalbi teşekkürlerimle kabul buyurunuz lutfen...
Diğer şiir yorumlarımda da buluşursak diye korkttum En azından bir sayfa korkumuz olur diye dedim ablam :) Diğer söylediklerimide aşikare yazmandan korkttum şimdi bak :)