Ey ŞehrazatEy Şehrazat; Som altından, kafesler yaptım sana! Bir’de hüzünden uzak, gümüş gülüşler, inşâ ettim üstüne! Bu’da yetmezmiş gibi ruhumu, düşlerimi, geleceğimi kattım içine Ey Şehrazat; Kara güllerin ’kara yel’ kara bakışlı güzeli! Kara saçlarına, bin bir gece masalları / öyküleri, haps olunmuş dilberi! Bin atlı’yla geldim sana, bin tutkuyla, haydi al beni içeri. Ey Şehrazat; Şimdi, koyu bir susku yaşıyorum gözlerinde Ve çelimsiz bir atıf, hoyrat bir dokunuş, teninde Ya da ne bileyim? İsimsiz bir yok oluş, bin titreme, ürperme! Güzelliğinde Ey Şehrazat; Bağdat’ın, yediveren gülleri Ve dünyamın, evrenimin ây çehresi! Ebu Abdullah Muhammed el-Gahşigar’ın eşsiz eseri! Som altından kafesim! Bir’de hüzünden uzak ’gümüş’ terk-i diyar gülüşlerim; Söyle, ne zaman geleceksin? Veya ne zaman seveceksin beni? Söyle de, söyle de bende bileyim... 16.12.2007 Adnan Bilgiç |