ismini diğer aylardan sakladım...
Ellerimde imkanı var değiştirmenin dünyayı
Bir o kadar da imkansızlığı rüyaların.. Ilık bir eylül sabahı gözlerindeyken senin Sen yeşil yeşil ötelerdesin sevgili yarim.. Çoban yıldızı fısıldarken faniliğini hayatın Gece bulutları hikmetini konuşur vuslatımızın... Ellerin ellerime değecek aşkla ve şehvetle Geçmişin üzerine masumiyet kaplanacak böylelikle.. Sarı saçlarından ay çiçekleri bedgin ve mağdur Sana taç olamayan çiçekler kendilerine maktul.. Lebinden mübhem bir hararet ki dilimdedir Gündüz hasret ateşi gecede vuslat içimdedir.. Yıllardan önce bir üç eylül gecesidir doğuşum Ey yeşil gözlü yarim ben asıl senle doğmuşum.. Eylülki doğuşum üçünde seni alışım dokuzunda Gülcemalini en sevdiğim an leylin en uzununda... Severirdim ayrıca Ulu Hakanı ben sıkça anardım Abdulhamit Sencerle ben artık onu her daim hatırlarım.. Günler kısa hızlı ve geçmiş bir hayale taşınan kiracı Bu gün de yarında siz olcaksınız hep başımın tacı.. Ahıskadan benim olman için göçmüş atan ve ceddin İrandan göçelerin torunu da işte senin kısmetin... Şimdi göçlerin menzilinde bir acayip baharlar var Vuslatların çok çok öncesinde anılan rüyalar var.. Rüyamda gezinirken yol üstünde çok kalabalık vardı Yolun bir yanı güneş diğerine yağmur yağardı Sen elinde şemsiyeyle yanımdan bana bakarak geçtin Bu rüyadan yıllar sonra evimize gelin geldin... Cismini bırak ismini dahi kıskanırım düşmesin dile Eylüller bir başka şevk eklesin böylece sevgimize.. Ben hayalperest mitralyöz ve hazankar süvari Sen gönlümün sultanı ve ahsıkanın yeşil gözlü dilberi.. Rengi firuzeden bir gül düşer hatrıma yad ederken iranı Ahsıkadan cevher gelmiş kıyas edilmez lakin çam sakızı çoban armağanı... |