ÇİNGENE ÇADIRINDA BAHAR
Sihirli bir zambak gibi açarken güneş
Eski damların ardından, Selvilere düşerdi ilk ışıkları Temmuzun alacakaranlığında Erkenden. Yeşil sarıya çalardı. Umut sevince... Yağmur damlaları süzülürken ay ışığından Geceye bırakırdık ıslıklarımızı, Geceye bırakırdı çingene kızları Böğürtlen kırmızısı sevdalarını. Bereket tanrıçası gibi beklenirdi Kırlangıçların kanat sesleri. Ve bir ceylan zarifliğindeyken ateş dansçıları, Başlardı çingene çadırlarında bahar. ... Ve biz çocuklar Avuçlarımızda taşırdık suyu Doruklardaki kartal yuvalarına. Zamanın ayarsız saatinde Yani iki bine bir kaç kala Leke sürüldü gökyüzünün alnına. Serçeler sürgün edildi söğüt dallarından Üveyikler uğramaz oldu su başlarına. İşte o günden beri, Uğramaz oldu bahar Çingene çadırlarına... Kalbi durmuş ölü şehirler gibi gökyüzü. Saklayamıyor ufuk sararmış benzini. Şakak damarları gergin, Martılar pusuya düşürülüyor eteklerinde Ve bir isyancı ölüsü gibi savruluyor güneş Kabile şeflerinin diş etlerinde. Kesildi tüm imbat esintileri, Korkulu çocuk sesleri gibi titriyor Rüzgâr uğultuları. Gökyüzünde kavisler çizmiyor artık, Kasırgalara eşlik etmiyor bıçakları İspanyol gezginlerin. Yine kederli bir gününde Asma bahçeleri Babil’in. Bir çingene beyi anlatmıştı; Hayra alâmet değilmiş sıyrılamayışı Güneşin buluttan. Kıyamete delaletmiş suskunluğu bilgelerin. Belki de derdi; Bir ülkenin istilasındadır Medeni dünyanın tankları. Belki de diyorum; Bir militanın infazındadır Uygar insanların silahları... |
Hayra alâmet değilmiş sıyrılamayışı
Güneşin buluttan.
Kıyamete delaletmiş suskunluğu bilgelerin.
Belki de derdi;
Bir ülkenin istilasındadır
Medeni dünyanın tankları.
Belki de diyorum;
Bir militanın infazındadır
Uygar insanların silahları...
Ustaca anlatımdı beğeni ile okudum
Yüreğine kalemine sağlık üstadım
Yürek sesin hiç susmasın
_________________________________________________Saygılar selamlar