MEKTUPLARDAKİ BİZ
Gün ikindisine seriyorum
Mamak mektuplarını Sararmış kimileri uçlarından Kimisi gün gibi, uçarı Kaç kez okudum bu satırları Kaç kez okuyacağım daha Bilmiyorum Güneşe tutuyorum Pervasız gülümsüyorlar Gizlice yazılıp Zuladan çıkanlar Postal izleri silinmemiş damgalarından Sözcüklerde buharlaşıyor apolet kokuları Manzara : Merdiven altlarında Üç cepheden çekilen fotoğraflarımız Öfkemiz ve sabrımız Yani Düşman çatlatan kaygısızlığımız Kapayarak gözlerimi Rasgele çekiyorum birini Başlıyorum okumaya: Cehenneme sürdük en güzel atlarımızı En güzel mevsimlerde Adını koymayı düşünmedik hiç Tarifine de meraklı değiliz yaşamımızın İmkânsızı anlatamam Anlatamam cam bardaktaki Çayın buharını Anlatılmaz yıldız kümelerinin Kahredici maceraları Cehenneme sürdük en güzel atlarımızı En güzel mevsimlerde Kahkahalar koyverdik Bir nefeslik sigara dumanında Gönüllüsü olduk askılara gerilmenin Birbirimizin yerine Korkmadık Kederlendik sadece Arkadaş idamlarında Ve sığmadı kalplerimiz Göğüs kafeslerimize Cehenneme sürdük en güzel atlarımızı En güzel mevsimlerde Yaşadık öylece Büyük adımlar atarak daracık hücrelerde Düşünmeden ihanetini kent bulvarlarının Ne daha az korkaktık Savaş tanrılarından Ne daha çok kahraman Denize düşen ay’dan En çok eşkıya türkülerini sevdik Soluksuz dinledik Latin ezgilerini Göz kırptık ay ışığına Ve ihmal etmedik Su vermeyi papatyaya Cehenneme sürdük en güzel atlarımızı En güzel mevsimlerde Ve lâkin Hoşnut olmadık bir türlü Bir çok şeyden Çekip koparamadık kalbimizden Pembesini sarmaşıkların Soğumadı içimizde meydanların ateşi Ve hâlâ çocuğuz Ve hâlâ düşlerimiz büyülü Yine de En haytamıza değer görüldü En bilge insan ödülü |