solgun sarıdır eylülün yaprakları ...gecenin karanlığına yaslanmış tenha kaldırımlarda ölü bir şehrin ürküten yalnızlığı titrek bir mum alevinde erirken umutlar her an günden güne daha da çok yalnızlaşan insan ellerim neden kesik neden kan damlar ki yok ellerimden failim meçhul biliyorum sessizliğim dilsiz bırakılmışlığım nice zamanlardan çıkmaz bir sokağa bağlanmış bütün sokaklarda hep aynı yaşanmamış hayatların ölü ayak sesleri hep tanıdık gelen bütün yok yüzlerde nedendir hep aynı yaşamlardan faili meçhul izleri belli belirsiz darmadağın hayatlardan nedensiz kaybedilmiş duygular haraç mezat her köşe başında daha çok yalnızlık daha az sevgi her yerde gölgeleri esir alınmış ruhlar eskitilmiş bunca hayatların kuruyan dallarında titreşen yaprakları solgun sarı ve gülüşlerini çoktan bıraktığı bir mevsimin rüzgarlarına çaresiz çaresizliğine dargın umuda hasret kendine yabancı gözleri kan çanağı savrulmakta insan dikensiz gül bahçesidir artık bu ölüler şehri insansız insanlığı boşuna arama bulamazsın sevgiye çıkardı bu şehirde bütün sokaklar çoktan unutulmuş mevsimlerde kaldı o bir zamanlar bir ağaçtık hepimiz birer birer kopardılar dallarımızı savrulan yapraklarımızla kaybettik insansı sevgileri ümitleri düşleri gülüşlerimizi eskitilmiş bunca hayatların kuruyan dallarında hala titreşen yaprakları solgun sarı ve biz bu şehirde her eylül akşamında biraz daha eskitilen sevgilerimiz kadar yaşayan birer ölüyüz artık ... Mert YİĞİTCAN 20 . 08 . 2013 istanbul ... /yaşayan ölülerin şehri/ |