PARİS in PARİS
Paris in Paris...
Sana seni anlatan bir kitap yazacak olsam eminim ki bunu Paris de yapardım Ve muhtemelen bu yazıda kitabın Tam ortasına denk gelirdi. Yani demem o ki , yine kitabın ortasından konuşurdum sana ve sen yine anlamazdın beni. Hani okuyacağını bilsem Şiir filan da olurdum dolanıp dururdum Ses tellerinin arasında. Nefesine dokunmuşluğum olurdu en azından. Yada vücudunun erişilmez noktasında açılmış bir yara kaşıdıkça kanayan kanadıkca yinelenen bir yara Belki arada bir aklına gelirdim eskileri anardık yad ederdik çocukluğumuzda yaşadığımız o ağır kanamalı aşkları Ki Aklın ana vatanı sayılırdı benim topraksızlığımın. Kırk yıl düşünsen aklına Gelmezdim seninde öyle değil mi ? Bir objeyi yada ne bileyim bir dişi kırılmış o pembe tokanı bile hatırlıyorken ezbere biliyorken içimden kaçış noktalarını eksiksiz, Beni görmezden gelirdin. Hani çocukluk yıllarımızda Bulmamak umuduyla kaybettiğimiz oyuncaklarımız vardı ya Hani sırf o eski Hazzı vermedikleri için vazgeçtiğimiz gözden çıkardığımız ve yerlerine yenisini istediğimiz o plastik oyuncaklar. İşte artık o bile değilim ömründe. Yani Hristiyan mezarlığındaki tek Müslüman mezarı Ben olsam ,İslami şartlara göre gömülsem,yinede fark etmeyeceksin beni... "-Gözlerin vazgeçince alın yazımdaki seyrüseferden,haliyle inciniyordu cebimde sana hiç verilmemiş mektuplar..." Tek taş yakut ne kayberdi özünde sakladığı değerden ,sen gidersen. hep bir gün halının altına süpürülme korkusuyla yaşıyordu evinin zeminini kaplayan o pembe fayansların üzerinde aklım. -Ki Seninle hayallerimiz pembeleşmeyi bir türlü beceremeyen o gri toz bulutlarını andırıyordu o vakitler. Evet vakitler bir türlü geçmek bilmiyordu günler geçmemek için direniyordu adeta, hiç bir yaşam belirtisi de yoktu (yürek)hanemde, hatta Rakının yanında Balık bile iyi gitmiyordu. Ama sen Tanrının aramızı yapma çabalarına aldırış bile etmeden gidiyordun ve ne yazık ki "kalmak" hiç bir anlam ifade etmiyordu ayrılığın tiradında. Kalmak ancak gitmek isteyen kaldığında anlam kazanıyordu oda bir yere kadar. Bakma harflerinin iç içe girdiğine Mutluluk bile bizde(n) ayrı yazılıyordu bu gezegende. ve intihar süsü veriyordu kirpiklerin,yüzümde kırılan hüznüme. Ellerin Acı meyvelerini toplamak için uzanıyordu gecenin dallarına Koparılan hep ben oluyordum senden.. yani kimi seversen sev,mutlaka beni terk ediyordun. Aslında başka ne beklenirdi ki senin gibi bir kara kıştan " yağmasa da gürleyen bir dünya." ne zaman öpmeye çalışsam saçlarındaki rüzgarı Kırılıyordu düşümdeki rüya. -Hep böyle taze kanamayı nasıl beceriyorsun ? Kime dokunsam sana kanıyorum Pahalı bir Fotoğraf makinesinin Vizör’ünden, Eiffel Kulesini İzlemek Gibiydi Aşk, Ki benim Gözlerimin Kadrajı sadece senin Güzelliğine Odaklıydı bir zamanlar Merak etme Tanrının Refakati ile yazıyorum bu Mektubu sana Bizzat onun Ricası ile hatta Dönüp anılara bakıyorum da çok hızlı geçiyor zaman oysa daha dün gibi hatırlıyorum "Hoşça kal..." değişini ve benim su gibi gidip gelesin diye arkandan döktüğüm gözyaşlarımı. daha dün gibi hatırlıyorum dün oluşunu. Alışırsın demiştin.Haklıymışsın meğerse alışıyormuş İnsan herşeye zamanla yaşamaya bile alışıyor insan,Ölmek ne ki ? Bir sigara içimlik zaman Ölmek paslı bir tren rayında uyuya kalmak, Ölmek cesur ve Ahmak Ölmek korkutmuyor beni sensizliğin yanında. Ama nedense biraz itici Geliyor hepsi bu. Merak etme İyiyim sadece biraz İntihara meyilli cümlelerim şimdi biliyorum senin Beynin biraz küçüktür Mutlaka bir köşesinden Geçerim Sende beni hatırlama gafletine düşersin Seninde yakana yapışır arada bir yaşanmışlıklar O zaman beni anlarsın Üzülme sakın ! sana yazdıklarıma elbet sende bir gün bir yerde Rastlarsın. Ama lütfen okurken dudakların eskisi gibi Islanmasın.İsterim ki Benden sonra öpüştüğün o Çocuk,Aşkımızın Tadını Dudaklarından Almasın Güngör Kaya |