ÂDEM-İ FECÂ'AT
Hakikat elif gibi kaîm ve alenîyken,
Gözler âmâ oldu, Yüreklerin feri soldu. Ne çağrıya kulak asıldı, Ne kelâm-ı kadim makbûl sayıldı. Vahyi âsi yüreklere satan münkir, Rab’bin hükmüne bühtân etti. Fahişlik kokan fermanı ile, İblisliğini ortaya serdi... Çarmıha gerdiği İsa değildi, Hakkaniyetti ! Taifte taşladığı Muhammed değildi, Sırat-ı Müstakim’di ! Mescitte hançerlediği Ali değildi, İttihâddi ! Zindana mahkûm ettiği Yusuf değildi, İffetti ! Kerbelâda katlettiği Hüseyin değildi, Şeriatti ! Ateşe attığı İbrahim değildi, Hakâikti ! Kâh firavunlaştı âdem, Ortalığı birbirine kattı. Kâh muaviyeye büründü, Ayetleri tahta sattı. Ne yolunun bedbahtlığını bilip, Tövbe etmeye yeltendi, Ne eliyle hazırladığı âkıbetin, Şerâretinden/vahâmetinden yerindi... Hak mezhebi yitirdi âdem. Doğruluktan öte her yol, İnsanlıktan gayrı her mesken. Menzili/mâbediydi münkirin... İblis, Allah’ın bir emrini reddetti, Âdem, Hak’kın her emrini yok bildi. İbis mi âdeme hükmetti, Âdem mi iblisten öteydi, Bilinmedi... Oysa kâinat her mahluk/a yeterdi. Yaradılanlar âdeme âmâdeydi. Eksiklikten münezzeh, Mükemmellikte efdâl, Herşey yerli yerindeydi. Akletmedi, Yetinmedi, Görmedi, İşitmedi, Asileşti âdem !... Cehennem ateşini, amelleriyle yaktı. Hak olan dâr-ı bekâyı, dünyaya sattı. Mevlâ ile sözleşmesini unuttu. Gözlerini yumdu, tövbeleri yuttu. Âdemi bekleyen âkıbet; Pişmalığın fayda vermediği, Tüm fırsatların tüketildiği, Feryadların göğü inlettiği, Azapların en korkuncuydu ! Âdeme ulaşan tek ses/tek gerçeklik Rahman’ın sözleri oldu: ".............Sizi biz, öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi? Uyarıcı da geldi size.Hadi, tadın bakalım azabı! Zalimler için hiçbir yardımcı yok artık. (35/37)" TÜLAY YILDIRIM EDE |
Ortalığı birbirine kattı.
Kâh muaviyeye büründü,
Ayetleri tahta sattı.
Ne yolunun bedbahtlığını bilip,
Tövbe etmeye yeltendi,
Ne eliyle hazırladığı âkıbetin,
Şerâretinden/vahâmetinden yerindi...
tülay hanım bu güzel dizelerinizi kutlarım
kaleminiz ve yüreğiniz daim olsun
saygılar...