Yalnızdık
Yalanlara inandık kurduğumuz düşlerde
Bir de kendimize inandık küçük oyunlardaki rollerde İhaneti içtik avuç avuç. Damla damla gerçekler doldurmadı gönül havuzumuzu Kimi zaman yazılan bir şiirdeki bir mısraya saklandı Kimi zamanda alınan bir nefeste canlandı Kimi zaman bir bakışta kaybettik Kimi zamanda asla sahip olamayacağımız bir düşte. Dün rüya, yarın hayaldir dedik Ömür dediğin nedir ki dedik Mutluluğu sığdırdık bu güne, Düşler ülkesinde bir güne. Oysa yalnızdık hep gönül kuyularımızda İçine girdiğimizde kaybolduğumuz Bizi gerçeğe götüren saklı bahçelerimizde Hatıralarımızın yuvası,günahlarımızın mezarı Gizli mabedimizde Bir çocuk gibi gizlendiğimiz Sıkta olsa sobelendiğimiz. Yalnızdık Yüreklerin derin kuytularında. Hiçbir şeyin bitmediği gecelerden, Her şeyin değiştiği sabahlara uyandık, Sevgileri gizledik papatya kokulu düşlere Gökyüzünden düşen her damlanın içine umutları sakladık Sessizlik açan hüzünleri gül diye kokladık. Ve yalnızlık, kelimelerle yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde Bir fincan çayla paylaştık yalnızlığımızı akşamları. Belki bir sanat müziği eşlik etti sessizliğimize. Bir de aynayı hep baskalarina tuttuk Belki de bu yüzden kendimiz olmayı unuttuk Bilseydik bu kadar zor olduğunu. Aman verirmiydik bu yalnızlığa Bilseydik yalnızlığın böyle karanlık, Bilseydik bu kadar dar olduğunu. Şimdi yalnızlık ağaran günün, kararan gecesinde Kızgın kayalardan yansıyan ağustosun kor güneşinde O derin sessizlik, akşamların gizeminde Yıllarca dolaştığım imgelemin koyaklarında. Bazen de yalnızdık nefesimizi tutup Okyanusların dibinden çıkardığımız incilerde Yalnızdık gönül ülkemizin buzdan şatosunda. Yalnızdık saklandığımız çocuk yüreklerde. Öyle ki ! O yüreğimiz okyanus tınısı Dağ esintileri kadar serin O yüreğimiz düşler kadar engin Arşa sığmayacak kadar geniş. Yüksel Beyocaktan //Akan su misali işte hayat. Kuruyana dek.// |