Hüzünlerini Damla Damla DökGözlerinin görmeye, kalbinin sevmeye, Alıştığı birini uğurlamak zordur. Alır götürür içinden bir şeyler Bilinmedik şehirlerin sahipsiz kasabalarına. Hem öylesine canın yanar ki. Ne dilin konuşur, ne yüreğin susar. Daha doya doya bakamamışken göz bebeklerine, Çekememişken kokusunu ciğerlerinin en derinine… Özlersin… Önce göz bebeklerin küçülür, Daha sonra yavaş yavaş başlar burnunun direği sızlamaya… Göz bebeklerinden kalbine sicimle inen yaşlar, Sanki bir damla gözyaşı değil de, Bir asit tanesiymişçesine yakar geçer kalbini… Belki kalbindekini… Silersin göz bebeklerini, Kaldırırsın başını dimdik… Ve gülümsersin… İçinde kopan fırtınaları gizlemek istercesine.. Attığın her kahkahada aslında ne çığlıklar gizlidir, Fakat kimse ne duyar, ne anlar… Tanıdığın her surette ararsın, Belki gülümsemesini, Belki içten bakışını, Belki de hiç olmayan sevgisini… Her insanda, Her sevdada bir parça bulmak isterken, Paramparça olursun… Yalnızlığın hain kollarını mesken edinirken kendine, Kurtulamazsın bilinçaltından, İnsanları inandırırsın, Hatta kendini bile kandırırsın.. Fakat gece olduğunda, Ne kaçacak bir gülümseme bulabilirsin, Nede sığınacak bir kalp… Girersin yatağına çekersin yorganı, Düşünmemeye çalışırken, Unutmaya çalışırken, Daha çok hatırlarsın aslında. Sonra içine attığın ne varsa, Başlarsın damla damla dışarı dökmeye. Sonra sızarsın sırılsıklam olmuş yastığında. Rüyaların bile seni alt etmek için vardır sanki.. Sonra uyanırsın seni daha çok yaralayan gerçeklerden, Ve yavaş yavaş ayağa kalkarsın, Yıkıldığın o uçurumdan, Yardımlarını geri çevirdiğin onca dostun seni bekliyordur hala uçurumun başında… Tüm sevgini, nefretini, kinini, hasretini, Ve onu o uçurumda bırakarak, Ardına bile bakmadan çıkıp gidersin. Sanki hiç olmamış, Hiç sevmemişsin, Hiç üzülmemişsin gibi, Dönersin seni seven insanların olduğu hayatına, Bu defteri de tatlı bir hüzünle kapatırsın. En sevdiğine veda ederek… |
tebriklerimle