BİR EFSANE BİR ŞİİR(MERCİMEK HATUN)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın MERCİMEK HATUN EFSANESİ
Bir zamanlar, Eski Malatya’da (Battalgazi) çok varlıklı, genç ve dul bir kadın yaşamaktadır. Parası, malı mülkü sayısızdır. Bunun için de evlenmeyi aklından geçirmez. Zamanını işine, gücüne ayırır, yoksullara, yolda kalanlara, yetimlere, öksüzlere yardımcı olur, çeşmeler ve yollar yaptırır. Bağında, bahçesinde çalışan ve öteki işlerini görenlerle misafirleri için pişirilen yemeklere konulan tuz yarım kırattır. (Kırat, 15 kg buğday alan tahtadan yapılmış tahıl ölçeğidir.) Darlığa düşenler, yolda kalanlar, işlerini kaybedenler doğru ona koşarlar. Mercimek Hatun da gelenin hiçbirini geri çevirmez, eli boş göndermezmiş. Mercimek Hatun, bir gün hamama gitmek istemiş. O günlerde şehirdeki 18 hamamı tek tek dolaşır. Gerek temiz olmayışları, gerekse yapıları itibarîyle bunlardan hiçbirini beğenmez. Bunun üzerine, Meydan başı Mahallesi’nde, çok güzel bir hamam yaptırır. Gün gelir etrafındakiler, çalışanlar, kadıncağızı zor durumda bırakarak hizmetinden uzaklaşırlar. Mal-mülk ortada kalır. Tarlalar sürülmez, ekin ekilmez, bakımsızlıktan bahçeler mera haline dönüşür. Mercimek Hatun elinde kalan son parasını da harcayıp bitirince görülmedik bir yoksulluğa düşer. O kadar ki, yıkanmak için tas yerine karpuz kabuğu kullanmak zorunda kalır. Bu durum dürüst halkı da çok üzer. Artık yolun sonuna gelinmiştir. Yapılacak bir şey de yoktur. Yalnız, Mercimek Hatun kendisini seven ve haline acıyanlara son bir vasiyette bulunur. Öldüğünde mezar taşına aşağıdaki sözlerin yazılmasını rica eder. Günü gelince Mercimek Hatun da her canlı gibi bu dünyadan göçünü yükler. Kendisini Kırklar Mezarlığı’na gömerler. Sevenleri, mezar taşına istediği şu sözleri yazdırırlar… “Ben bir Mercimek Hatun idim, kendi başıma, Günde yarım kırat tuz giderdi aşıma On sekiz hamamdan bohçamı getirttim Bir hamam yaptırdım Meydan başına Öyle bir zaman geldi ki!… Aman Allahıml… Karpuz kabuğuyla su döktüm başıma…” Ölümünden sonra mezarlığa uğrayanlar, koca bir varlıktan müthiş bir darlığa düşen bu kadın için gözyaşı dökerler. Daha sonraki yıllarda mezarlık bakımsız kalır. Mezar taşlarının bazıları dış ülkelere götürülür. Bazı taşlar ise bina yapımında kullanılır. Bu arada Mercimek Hatunun yazılı mezar taşı da ortadan kaybolur. Mercimek Hatun derler, herkeslere anaymış Yüzü nurlu gibiymiş izzet, hürmet onaymış Yoksulu savunurmuş, hep onlardan yanaymış Herkesi doyuracak yemek orda pişermiş Her yerde bir hayrı var, herkes bilirmiş bunu Kendince düşünürmüş, yokmuş varlığın sonu Herkesin dilindeymiş, sanki oymuş tek konu Zevki sefa içinde, deli dolu yaşarmış Her kim darlığa düşse gider yaren olurmuş Ona gelen canlar da, bu havayı solurmuş Kimse eli boş gitmez, derde deva bulurmuş Herkeslere kendini sevdirmeyi başarmış Hazıra dağ dayanmaz, gün gelmiş hepsi bitmiş Kime dostum dediyse ilk önce o terk etmiş Para,pul,şan ve şöhret hepsini de tüketmiş Sınırların olmazsa kul beşerdir, şaşarmış Tarlalar sürülmemiş kurumuş bahçe bağlar Yoksulluk gelmiş başa ölse bile kim ağlar? Varlık tez gelir geçer, yokluğu ciğer dağlar Yarını düşünmeyen bir meçhule koşarmış Koca Mercimek Hatun, düşmüş kötü hallere Görünmüş yolun sonu acı değmiş dillere ‘’İbret olsun bu halim, ağıt olsun ellere’’ Ne olacak demeyen, bu hallere düşermiş Şimdi talan edilmiş mezar taşları bile Koskocaman varlıktan reva mıdır bu çile Böylesine bir ömür geçivermiş nafile Baki kalan vefadır, kul denilen beşermiş |