melekler faslı.../koşma aşk’a delice,onda vefa yok gönül…nihavent makamı/ /giriş/ uyduruk şehirlerin bilmem kaç kere içine kusulmuş vıcık vıcık bir düş/sel arınma merkezi kapısında selamlaşmıştık seninle boyumdan kısa bir karyola boynumdan kısa bir karyola başlığı kan uykusu sabahların renginde -ama illa beyaz üzerine- gömülmüş ruhsatsız bedenlerin bıraktıkları artıklara aldırmadan sevdin beni ne çok sevdim seni paçavrası yırtık bir ruhun tamiri mümkün olmayan ergenliği ile ne çok sevdin beni /peşrev/ nefret; ağzımda tek başına yolculuk yapan istasyonsuz trenlerin makinistidir çek ipi/mi çalan siren bitişimin sesi /ara nağme/ yanmış bir gövde yanlış bir dal sarkıtıyor yaprakları nar ağacına kapı önlerinde çatlatılan bin parça tane küfür gibi yayılıyor zemzem sana bahane dilimde yaklaşan fırtınanın kumu dinimde yaklaşan fırtınanın korkak kulluğu buz tutmuş kalbine gözlerimin feri değiyor boza kıvamında birleşiyor bedenlerimiz -tarçın istemez ; çok yaşamayı da istemiyorsun- loğusa yalnızlığın şeytan çıkarma ayinlerine rastlıyor tam da o gün sen beni çıkarıyorsun -düşlerinden- ne çok sevdim seni ihanetin ellerine yakılmış kınası zorlama bir hayat çizgisi uzatma telaşı ile ne çok sevdin beni /peşrev/ sebep; gözlerimde mezarını en kuytu köşeye yapan güneş görmeyecek ağaçtır kırılsın dal/ım acı soluksuz bir lal soluğum senin için hayal… alicengizoyunu (kanatlarını bende unutanlar, bir daha uçamayacaklarını biliyorlardı… çok sonra anladım istedikleri zaten uçmak değilmiş…) |