Saklambaç..
’ zamansız gittin aramızdan...ve hiç mekanın olmadı senin...hiç... ’
taşlı yolların paltomdaki kiri taşıdığı bir yerden geliyorum çok zamandır gizlimde kalan bir yalnızlığım var bu yüzden tehlikeliyim pencerenden görme beni ya sokak lambaları kovalıyor birbirini telaşla ya da peşimde birileri var ben görmüyorum sen ey gençliğimin iğde kokulu bahar serinliği pencereden süzülen ışıkla sevişiyor umutlarım çıkmaz bir sokağın gözleriyle bakıyorum perdene aman sakın çıkma cama dur el etme eyleme bu kuytu yer bu bahçe saklamaz olur beni siren seslerini duyuyorsan türkü söyle aldırma belki de orada yoksun ben kendimle söyleşiyorum ağzım kesik bir çığlık şarkımızı söylüyorum intihara sürüyorum teslimiyetimi karanlık çıldırıyor yarasalar ruhlarına kan arıyor kırmızımı kaçırıyorum bir rüzgarla soluyorum anılarımızın tadını esiyorum kendime sıvası dökülmüş bir yalnızlıktayım açık bir yarayım tenime ve ciğeri barut gözleri mavzer koşanların kuşatmasındayım metal ve motor gürültüsü birbirine karışıyor düşlerimi kızıl bir halkadan geçiriyorum karanlığım zaman dingin sulardan uzak akıyor içime soğuk bir ter boşalıyor omuzlarımdan titriyorum göllerin teknesiz kalmış ıssız sahili gibi tenimdeki tuzu yağmurlarla karıştırıyorum o parmaklarını karanfil tırnaklarını düşlüyorum elimin gölgesi de söndü uykuya yakalandın anlaşılan belki de orada yoksun ben kendimle söyleşiyorum ayaz dikenini batırıyor iliklerime acıyor gözeneklerim vakit kıyamet gülüşlerin halay neyleyim ağzının kenarında kalayım bırak uzun uzun öpeyim sessizliğim yayıldı sanırım sadece nefesimi dinliyorum önce çaycı hüseyin’i bulmalıyım sonra börekçi cengiz’i hem o bulvar da gazeteci de var bak bu iyi oldu gece soyunmak üzere giysisini renk maviye dönecek seni sevdim şimdi de bahçeni ah sevdam gitmem gerek doğruldum kalktım arkamdan bir ses kaç oğlum kaç bunlar ömrünü biçecek ah zamansız vuruldum bu hikayenin sonu mu sakın çıkma cama bugün nankör gündoğumu bugün nankör gündoğumu… (Hem Mert hem Metin olandan) |