BU SABAH UYANDIĞIMDA
Bu sabah uyandığımda
Gözlerim kapalı duruyordu Gök sokağın üstüne düşmüş gibi Ortalık zifiri karanlıktı Güneş hiç tebessüm etmiyordu Kuşlar ağaçlara Yapraklar dalına Nehirler yatağına küsmüştü Elimde bir bardak su vardı Bir gölge gibi Su bardakta bulanık duruyordu Dün gece yediğim kurşunun Kurşuni renginde elim titriyordu Bir saksıda duran çiçeğe döküyordum Geceden kalma göz yaşlarımı Umud dilenir gibi Bir sigara dumanına sığınıyordum Aç karına Derin bir iç çekişimle Bir nefeste Tüm acılarımı içime çekiyordum Üstelik bir tek kelime bile etmeden Ve canımın gıkı bile çıkmadan Bu sabah uyandığımda Perdeleri açmayı unuttum sanıyordum Sokağın avlusunda çocuklar yoktu Karşı ki kaldırımda Çıplak ayaklarıyla bir kadın duruyordu Rüzgardan saçları ahenkle dans ediyor gibi Saçları savruluyordu, yüzünü gizlercesine Ve kirpikleri soğuk bir sonbahar inşa ediyordu Toprağın örtüsüne damla damla göz yaşlarını dökerek Bu sabah uyandığımda Yatağın soğuk tarafına sarılı bir şekilde Üstüm başım buz kesilmişti Bir kefene sarılı ölü gibi Nefesim soluğumdan çıkmıyordu Örselenmiş yüreğim acıyordu Dişlerim sızlıyordu Öfkem Öfkem kalbimde Kalbimde paramparça dağılıyordu Bir kardelenin solan yaprakları gibi Bu sabah uyandığımda Odam bir tabut gibi sessizdi Ve bir mezar gibi soğuk Bir dar ağacı gibi Son söz hakkı tanınmıyordu Bu sabah uyandığımda Özlemlerim kuşatılmış Bir mavzere mermi sürülmüş Ve namlunun ucuna canım konulmuş Tetikte yüreğim Yüreğim tetikte duruyordu İbrahim DALKILIÇ |