00.10 İzmir Treni
Yoktu hiç aklımda 1988 Şubatına gitmek.
(Neden o günleri bir daha anımsamayayım ki? Korkuyor muyum acaba o yaşanılası günlere geri dönmekten. Hayır, asla korkmuyorum! Neden korkayım ki o günlerden… Ben zaten yine de yaşıyorum o yaşadığım günleri.) o an yoktu kuşlar gökyüzünde; ama yine de mutluydum, her zamankinden mutlu ve daha mutlu. dışarıda alabildiğine soğuk... olsun bir banktaydık sen ve ben gelmesine daha bir saat olan 00.10 İzmir Treni için. (İçimizi dolduran o soğuk hava ısıtıyordu yüreğimizi. Başımı kaldırıp saatlerce elimi tutan yüreğimin yüreğine baktım, kahverengi gözleri kara yüzünden bana bakıyordu, dalları karları taşımaktan yorulmuş bembeyaz olmuş ağacın önünden. Yüreğim ısındı o anda bir daha soğumamacasına.) konuşuyorduk bizi almaya gelmeyen trenlerin önünde. mutluydum yaşamımda daha önce duyduğumu sandığım ama duyumsamadığım duygularla. (Biliyordum onunda mutlu olduğunu; çünkü sarıldıkça sarılıyordu bana safça olan duygularının kar beyaz temizliğiyle.) Yavaşça ellerimi bıraktı, dudakların şarap kadehini bıraktığı gibi incitmeden, doğruldu yerinden derin bir nefes alarak ve bana baktı uzun uzun şiir yüreğiyle. Şu dizeler döküldü ılık nefesiyle: “Ne güzel değil mi, / ellerdeki şarap kadehiyle / çekik gözlerde sarhoş olmak.” (Sarıldım ona fırlayarak saatlerce bize konukseverlik gösteren banktan. Öptüm onu, ilk defa öpüyordum ve ilk defa öpülüyordum 1988’in Şubatında. Soğuğun insanları dondurduğu günde ben ve o sıcacıktı. Uzaktan duyuldu sıcaklığımız, erimek istiyordu karlar bizim sıcaklığımızla.) olanca gürültüsüyle kar tanelerini savurarak gara girdi 00.10 İzmir Treni, içimizdeki sıcaklık bir telaşa dönüştü. yürüyorduk hızlıca, ikimizde birden dönüp baktık dostumuz banka, yüzümüzdeki tebessümle el sallayarak. üçok suat 22112004 Pazartesi, Gece Karanlığı |