Melâl
Güller vardı kirve sinede açan güller
Gül’de batmayan dikenler Gülenler vardı Pazarlıksız gülmeler.. Mütevekkil adamlar vardı Kadınlar Sabırları yüzlerinden okunan.. Acıtmayan yoksulluklar Yoksul gündüzlerden sonra bereketli akşamlar Suyun zehrini tatmamıştık hiç Kursaklarımızda çelikten duvarlar vardı Şimdi nereye bassan toprak kirli kirve Ne kuş gülücükleri ne ötüşen böcekler İçimizden yangınlar sesleniyor Hiç batmasa ne olur güneş? Ruhumuz karanlıklarla besleniyor Siperlerde vuruşuyor duygularımız Mezarlar kazılıyor kalbin tarlalarına Işıkları söndüren de kendi algılarımız Göz karanlık alabildiğine Kulak inanmıyor duyduklarına Artık tekin değil hiçbir sabah Akşamlar artık sevecen değil Ani ölümler döşenmiş bütün yollara Aceleci büyümelerle oyalanan çocuklar Tedirgin gözler bırakıyorlar toprağa Sabırlı bir infiali yaşatan kader Şimdi dehrin saatini kuruyor Zihinlere yeni kederler ekleyerek Herkes kendi düşlerine yenildi Yanılgı kendini yok etmez bekleyerek Oysa göğsümüz açıktı bütün rüzgarlara Barikatlar biriktirmiştik zamanın fırtınasına Saçlarımızdan güvercinler uçuşurdu Baktıkça şahlanırdı bedenlerimiz Onurlu yaşamların haritasına Hangi tufan Nuh’a götürür şimdi bizi kirve Acep nerededir Musa’nın asası Sülayman’ın Hüthüt’ü ne vakit yola koyulur Hangi ateş yakar şimdi İbrahim’i Hangi kuyudan Yusuf’un sesi duyulur? |
bende beni bulduğum şiire saygıyla bakarken şairine el uzatacağım ve kutlarım kardeş diyeceğim.