Yağmur ağlıyor anne
Pusatlı bir ölüme sevdalanmışım
En ağır silahı, yalnızlığı Şakağıma dayamışım Dağlarda ceylan ölüleri Leş kargalarını beklerken Hayat vahşi hayvanların avlarından ibarettir Akbabalar her zaman aslanların artığını yer Yalan değildir ucube şeytanların köşkü Bir dervişin anlattıkları Sudan çıkılır çöle Sabırdır güllere giden ateşli yol Çiledir gül bahçesine giden meşakkatli yol Korsan gösterilerde gençliğim kanarken Ürkek bulutlardı üşüyen silahım Ve yüreğim Eli nasırlı aşk mektupları Yazdığım şiir Kırılan kalem Solan gül Aynalarda bıraktığım sır Kırılan görüntündü Denizde yürüyen hayalin Ağzından kan boşalırdı düşlerimin Türkü hindi, Arap’ı yolunacak kaz gören Yenidünya düzeni dedikleri Isırdıkça iştahlanan kan emici bitler Kanlı coğrafyamda Saçlarımın toprağında Dişi yarasalar vampirlerini bırakmış tarlalarımda Haç pençeli akbabalar sarmış göğümü Ağlayan yıldızlar Yağmurda gözyaşı Özürlü ıraklı çocuklara tecavüz eden İtten kuduz ağzı salyalı köpekler Ellerinde ölüm sunan silahlar Yağmur ağlıyor anne Beşikte dağlar sallanıyor Sen gözyaşını hangi eylülde doğurdun Korkak nemrutların kaçtığı bir ülkeye Gökten bombalar yağıyor Evanjelist tapınaklarından çıkıp gelen Domuz kılıklı coniler Kendini Moğollara benzetmiş caniler Onların bin yıl önce nasıl temizlediysem Atalarımın yarım bıraktığını ben tamamlayacağım İyi bak ağlayan çocuk Gökler ay yıldıza boyanacak Kızıl renkli bayrak kokacak Fuzuli kokulu bir şiiri Bişr-i Hafi nin yalınayak yürüdüğü Hayvanların bile pisletemediği sokaklara Ben yazacağım Gülen yüreğinde bir çiçek Baharı darağacından korurken Ben yalnız kaldırımlarda Aşka yenik düşmüş Güneşin doğuşunu bekleyeceğim Tan vaktinde bir sabah Akasyalar kıskanırken Işıldayan gözlerini Ay öpsün kirpiklerini Ben taşırım geceyi omuzlarımda Dudağın gül koksun gül yeter ki Hüseyin Özbay |
Tebrik ve selam ile...
Şiirle kalın...