Sadakat.
Unutursun.
Karanlık bir gündü gözlerin. Ve sahipsiz feryat içindeydi ellerin. Ben yırtılmış bir uçurtmayla severken seni Unutursun daha önce hiç bakmamış gibi. Gidersin. Sessiz olur vedalar yanında bir kadeh acı. Ararsın her yerde ondan bir iz. Ve yitirdiğin her gülüş karşına çıkar bir başkasına ait. Yakalayamazsın mutluluğu artık çok uzak. Gidersin daha önce hiç gelmemiş gibi. Susarsın. Avazın çıktığı kadar haykırışlarınla. Anarsın eski sen’i bir daha bulamayacağın yollarda. Ve kaç aşk gömülmüşse kalp mezarlığına. Susarsın adı bahane olan her ayrılığa. Bakarsın. Uzaktan izlediğin içine çekemediğin şu koku; Aşkın yaktığı bir yürek sönmek bilmezdi hani. Hani şu yetiştiremediğimiz saatler vardı birlikte tren misali. Ve cennetten bahsettiğin her geçmiş Hiç geçmemiş sanki. Seversin. Sana ne olacağını bilmeden, seversin. Yalnızlığın kadar terk edildiğin günler Hani hatırlayınca bir daha unutamadığın keşkeleri Ve son vedası olmaz Son feda edildiğin bir karanlık gecede; İlk acını hatırlayıp tebessüm vaktidir o, Gidersin. Yakarsın. Önce; yazdığın onlarca hayali. Sonra; hiç bir yüzün kabul etmediği o masumluğu. Ve kavuşamadığın her ölüm misali yaşayamadığın günü Aynaların bile terk ettiği o seni. Yakarsın yalnızca kendini. Kaybolur herşey Bulamazsın kendini. Hatırlayıp hissedemediğin o duyguyu. Aşktı adı şimdi sadece kaldı adı. Bulamazsın kendini. Parçalandığın her ’sadakat’ gibi olmaz tutsaklık Kaybeder o gün kendini Tutamaz güveni, olacakları bilircesine yaşanmıyor tek bir an. Senin olsun hayat. Aldığın hayallerim kadar suskunum. Bulamazsın kendini Hayat uzaktan güzeldi ; Sen benimle... |