BİR AYRILIK TÜRKÜSÜ.Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Değerli arkadaşlar dün bu şiiri yayımladım ama,gördüm ki hata yapmışım çünkü bugun devamını yazma isteğime karşı koyamadım o yüzden şiirimi devam ettirip yeniden beğeninize sunuyorum.
Hatırlar mısın o kara günü kordonboyunda,
Bitmek üzere olan bir ikindinin sonunda. Bütün yaşadıklarımızı gözden geçirmekten, Ağlamaklı olmuştun tüm bunlardan bahsederken. Dur! dedim...ne olur ,dur, yeter!...Dayanamayarak, Sen ise susmuştun iki damla yaş akıtarak. Bir an durdum,ümitsizce denize göz gezdirdim, Ve çöken sis’in kasvetini içimde hissettim. Sonra,esen yelle uçuşan kestane saçların, Dans etmişti sesi ile çalgıcı martıların. Bu kuşlar bir simit tokluğuna çalışıyordu, Kaçtılar şu gürültüye,vapur yaklaşıyordu. Vapur tüm azametiyle limana demirledi, Boş ümitler,merdiveninden birer birer indi. Son bir hamle biraz olsun kendimi toparladım, Belki de söyleyeceğim son sözleri planladım. Ellerini tutmamıştım hiç böyle çekinerek, Benden kaçan gözlerini gizlice gözleyerek. Dedim ki:Ey uğruna herşeyden geçtiğim!Neden?, Söyle,ben değilmiydim seni deli gibi seven. Ve uzunca bir sükut oldu,bir an zaman durdu, Gözlerin şimdi herzamankinden de pusluydu. Havanın serinliğine al kesti yanakların, Çıkacak bu sözlerine gebeydi dudakların. Yüzüme bakarak dedin ki:Anlatamıyorum, Ama şunu da bil,seni hala çok seviyorum. İkinci kez dibe batıyordum hayal dünyamda, Fena acıymış severek ayrılmanın tadıda. Tekrardan bir sükut,kalmadı artık gizlim,saklım, Aniden şu anonim türküye vuruldu aklım. ’Yandı yürek kebab oldu, Gül bahçemde hazan oldu, Ben ki yar’dan ayrılmazdım, Bu ayrılık neden oldu?’ Acımadan çektin yavaş yavaş ellerini, Kondurmadan gidiyordun meşhur veda buseni. Arkana bakmadan başlayınca uzaklaşmaya, Sazdım,sözdüm bir ayrılık türküsü patlatmaya. Ve artık yanlızlığımlayım bu kordonboyunda, Beni esir alan türküde dilimin ucunda. ’Ellerini çekip benden, Yarim bugün gider oldu, Hem sever hem sevilirdim, Bu ayrılık neden oldu?’ Bu, türkünün vermiş olduğu etki olsa gerek, Üzüntüyle yürüyordum eskiyi düşünerek. Aklıma hücum ederken anılarımız, İki damla yaş akıttırdı tanışma anımız. Bir selvi fidan gibiydin,mor paltonda üstünde, Hayatsa tüm canlılığıyla mavi gözlerinde. Bu gönül,sana,tavrına,hulüsuna vuruldu, Yalnız seni görüyor,yalnız seni duyuyordu. Sen tüm ihtişamınla endam ederken durakta, Kendimi tüketecektim başlamamış firakta. Bir kelime etmek için senle herşey verirdim, Birden renkli Lale’lere baktığını farkettim. Yanlış yapmışım makus talihime sövüşüme, Pişman olacaktım ilerde böyle düşündüğüme. Zihin fırtınamdan geçip,bunu değerlendirdim, Çekinerek sana yerde ki Lale’lerden bahsettim. Dedim ki:Ne kadar hoş ve güzeller öyle değil mi? Sen ise anladın hemen seni izlediğimi. Yanıma yaklaşarak dedin ki:Evet öyleler., Allah’ım bülbüle taş çıkartır bu tiz nameler. Artık gözlerinin okyanusunda yüzüyordum, Az sessizlik oldu,konuşmam gerek biliyordum. Sen gözlerime bakarak konuşmamı bekledin, Dedim ki:Onlardan çok daha hoş mavi gözlerin. Ben heyecanla neler dediğime şaşırarak, Sense korkup kaçırdın gözlerini utanarak. Şimdi de bir karşılık sırası bekleyen bendim, Dedin ki:İltifatın için teşekkür ederim. Tanışmamız işte bu güzellikte başlamıştı, Mutlu günler birbirini hızla kovalamıştı. Tüm bunlarla şaha kalkıyordu asi hislerim, Akan yaşlarıma engel olamadı gözlerim, Bir divane gibiydim bizim eve giden yolda, Vardığımdaysa o acı türkü hala ağzımda. ’Yar aşkıyla yana yana, Ayrı düştüm ellere ben, Ama senden ayrı gezen, Yürek değil beden oldu!’ |
Halis AKDAĞ
Oz-An