sıcak şarap kanlı biftek
Kasvetli öğleden sonralarında atılan
atom bombası kadar etkili hayat veren sözler duyabilmek için ve biraz mizah sahibi bir kadın arayışıyla sokaklarda yürüyor, barları geziyordum. Bazen gökyüzüne başımı kaldırıyor henüz ellenmemiş güneşe bakıp: “Ne işim var burada?” diye düşünür siktir eder, barmene içki söylerdim. Uzay tekrardı, yörüngede dönen her şey gibi başka şansımız olmadığından siz ne yapıyorsanız, ben ne yapıyorsam onu yapıyorduk. “Sen yalnız kalmadan yaşayamazsın!” demişti kadın. “Çok biliyorsun, ne yalnızı?” dedim ona. “Taşaklarım o kadar kalabalık ki! Yalnızlık nasıl?” Gece uykusu kadar uzun kalırdım gündüz düşlerimde sıcak şarap, ve kanlı biftek kokusuna uyanırdım bitmeyen açlık başlardı sonra yemek ve porno kadar hızlı tükeniyordu zaman. Tren geçidi açılmıştı, eve kestirmeden gitmek istemiyordum. İnsanlardaki telaşı anlamadım. Gideceğinden önce varamazsın o yere. Hızlı yürümek neden? Kaybolmak istediğinde büyük şehirleri seçmeli insan. Ve bir kadın için şehir değiştirmeden önce, kadını değiştirmeyi akıl edebilmeli. Bir süre eve gelen kadınlarla ilgilendim, hiç ayırmadan sevdim onları yalnız kalmayı sevmiyor olmalarından ve zamansız gelmelerinden memnundum. Uzun sürmezdi, sabah olunca derin sessizlik başlar, geldiklerinden hızlı çıkarlardı kapıdan. Mutlaka bekleyen bir erkekleri olurdu. Kendi gölgesini atlatabilenin ne amacı olur hayatta? Boş odada sesler şekle bürünür kirli ayna duvarda iz bırakır ve bahar ölmeden, diş sütü damlarken beklerdim beni gerçekle kandırabileni… |